Ender İmrek
Silvan, Kürtler için zulme direncin testi mi?
Yayınlanma:
Güncelleme:
Aslında bugün seçim değerlendirmesine devam etmek istiyorduk. Elbette yaşananları devrimci bir eleştiriye tabi tutmak gerekiyor. Sadece düşman sınıfları ve onların politik temsilcilerini suçlayarak işin içinden sıyrılamayacağımıza göre kendi cephemizin; işçi ve emekçilerin; ezilen ve sömürülenlerin, emek, barış ve demokrasi cephesinin durumunu irdelemekte yarar var.
Gerçeğimizle yüzleşmeliyiz. Özeleştiri vererek yenilenmek, hata ve zaaflarda sonuçlar çıkararak yeni bir rota belirleyerek ilerlemek için bu önemlidir.
Buradan hareketle, bir önceki yazıda AKP’nin 7 Haziran seçimlerini yok sayarak, seçimi yenilemesindeki hesabı ve bu hesabı sonuçlandırmak için beş ay boyunca uyguladığı savaş politikalarından ve zulümle kazanılan seçimden söz etmiştik. Bugün de bizim cephenin durumundan, yaptıklarımız ve yapamadıklarımızdan söz edecektik.
Emek, barış ve demokrasi güçleri olarak sorumluluklarımız nelerdi, bizler neler yaptık, neler yapabildik…
ÖDP’nin açık bir destek açıklaması bile yapmayışı, adında komünist sıfatı bulunan ve ulusalcılık kulvarında kıyasıya bir yarışa giren çevrelerin tutumu, Mersin’de çok küçük bir oyla bir milletvekilliğinin kaybedilmesi ve seçim sonrası yapılan değerlendirmeler böylesi bir tartışmayı gerektiriyordu.
Ve elbette 7 Haziran seçiminde 13.2 alarak büyük bir başarısında hepimizin payı olan HDP’nin yaptıkları ve yapamadıklarını, bu süreç boyunca sorumluluklarımıza uygun davranıp davranmadığımıza dair irdelemeyi planlamıştık.
Ancak yaşananlar ve yaşanması olası gelişmeler buna pek olanak vermedi, vermiyor. Seçimler üzerinde durarak, yaşananı atlamaksa en kötüsü olur.
Zira orta yerde oldukça vahim gelişmeler var ve eğer böyle devam ederse, belki de bu seçim sonuçlarını bile anlamsız kılacak yeni durumla karşı karşıya kalacağız.
Açık ifadeyle, CHP’nin 134 milletvekili çıkarması, MHP’nin AKP’nin milliyetçiliği ve Kürt sorununda uyguladığı savaş politikaları karşısında “anlamsız” hale gelerek 40 milletvekiliyle sınırlı kalması ve elbette tüm düzenin, tüm sistem partilerinin, inkar ve şiddetin gazabına uğramasına rağmen yüzde 10 seçim barajını aşarak 59 milletvekili çıkaran HDP için de durum vahimdir.
Aslında şu durumda da AKP, seçim sonuçlarını yok saymaktadır. Seçim olmuş, yeni bir tablo çıkmış, yeni bir hükümet oluşacakmış, bunların hiç biri AKP’nin ve elbette Erdoğan’ın umurunda değil.
Erdoğan ve AKP bildiğini okumaya devam etmektedir.
Seçimde her türlü oyunu oynayarak beklenmedik bir sonuç elde eden AKP iktidarı, elde ettiği sonucu uyguladığı şiddet politikalarına bağlamış olmalı ki, şiddetin dozunu arttırarak devam etmektedir.
Böyle olmasa seçimden önce Cizre’de uygulanmış olan 9 günlük sokağa çıkma yasağı bu gün Silvan’da 12. gününe vardırılır mıydı?
AKP şiddetin kendi gücüne güç kattığını, toplumu sindirdiğini ve başkanlık sistemi denilen diktatörlük yönetimine doğru yaklaştırdığını düşünmese, Varto’da, Yüksekova’da, Sur’da, Cizre’de uyguladığı şiddeti, bugün Silvan’da havadan ve karadan bir savaş başlatmış gibi sürdürür müydü?
Türkiye, 7 Haziran seçim sonuçlarıyla devreye sokulan ve uygulanan savaş politikalarının seçimden sonra da devamıyla karşı karşıya bulunuyor.
Erdoğan ve AKP 7 Haziran seçimlerini yok sayarak yeni bir seçim yaptırarak tek başına iktidar oldu ancak onların henüz tamamlanmamış bir hesabı var ve bunu başarmak üzere Kürtlere yönelik savaşı daha da derinleştirecekleri görünmektedir. O da ‘Türk Tipi Başkanlık Sitemi’ ve onun tüm ihtiyaçlarını karşılayacak olan bir Anayasa’dır.
Bunu başarıncaya kadar dövmeye devam edecekler! Madem şiddet birleştirip, AKP etrafında saflaştırıyor, madem Kürtlere zulmetmek, Türklerin ezici çoğunluğunu silkeleyip kendine getiriyor(!) ve diğer kesimleri ırkçı ve şoven politikalar etrafında birleştiriyor ‘O halde şiddete devam edelim’ demektedirler.
Madem şiddet MHP’yi bitişe sürüklüyor, madem CHP’yi hepten etkisizleştirip, Kürt sorununda ses çıkaramaz duruma sokuyor, dahası kendi içinde de kıyasıya bir kavgaya sevk ediyor, madem Kürtlere zulüm sol ve sosyalist geçinenleri “Meselenin esası emek ve sermaye çelişkisidir” noktasına getiriyor; Kürtlerin de AKP’ye oy verdiği üzerinden tartışmalar ince ayar hesaplara vesile oluyor, barış ve demokrasi mücadelesi yok sayılacak denli önemsizleştiriliyor; o halde Kürtlere zulümde devamlılık esastır!
Değilse, Silvan’da 12. gününe giren sokağa çıkma yasağı karşısında CHP’nin bir şeyler demesi, bir şeyler yapması, batının işçi ve emekçilerinin, sol ve sosyalistlerinin ayağa kalkması gerekirdi.
Son söz; Kürtlerin karşı karşıya bulunduğu durum Kürtler için zulme direncin testiyse, Türklerin de insanlıkla imtihanıdır!
Ve, sol ve sosyalistler için ise devrimci olmanın turnusolu…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.