Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu
Sıkıntılı Seçim…
Yayınlanma:
Güncelleme:
Yerel seçimler tüm yurtta kavga, gürültü içinde yapıldı. Pek çok ilde oy sayımı yapılırken elektrikler kesildi. Oy torbalarının kaçırıldığı iller oldu. 1957 seçimlerinden beri ilk kez bu kadar kavga, gürültü olan, ölümler olan bir seçim yaşadık. 12 Eylül 1980 öncesi ve sonrasında, yetkililer tarafından söylenen bir söz vardı. O yıllarda “ Her zamankinden daha çok birlik ve beraberliğe muhtaç olduğumuz şu günlerde” diye başlayan pek çok konuşma dinledik. Sonra bir gördük ki devletin içine sızan kontrgerilla denen çeteler, halkın huzurunu bozuyormuş. Maraş, Çorum gibi katliamları bu teşkilat organize etmiş. Halk can derdine düşürülmüş. Arkasından 12 Eylül 1980 Faşist darbesi yapıldı. Bu gün halkımız yine kutuplaştırıldı. Birlik ve beraberlik istiyoruz ama, herkese eşit koşullarda yaklaşan bir yönetim düzeni yok. Başta adalet yok. Yargı bağımsızlığı yok edilmiş durumda, hükümete bağımlı bir yargı var. 12 Eylül 1980 anayasası yetmedi, 12 Eylül 2010 referandumu yetmedi, yeni çıkartılan kanunla yargı şimdi daha çok hükümete bağlandı. Hükümet üyelerinin bile itiraf ettikleri yolsuzluklar, soruşturulamıyor. Toplumda, adalet duygusu kaybolmak üzere. Bu koşulların bu şekilde sürmesi, zaten seçimlerde bu kadar çok olay olmasına neden oldu. Gerçekten her zamankinden çok birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var, ama bu birlik ülkeyi yönetenlerce bozuluyor. Birlik ve beraberlik denince halkın, eziyete ses çıkarmaması anlaşılıyorsa bu birlik ve beraberlik olamaz. İşçi sınıfı ve halkımız bu yoksulluk cehenneminde inim, inim inlerken, din siyasete alet ediliyor. Din üzerinden, mezhepler üzerinden konuşmalar yapılarak halk arasına nifak sokuluyor. Oysa bu gün siyasi iktidar, İslam dinini temel ilkesi olan, infak (elindeki dağıtma) ve güzel ahlakın çok uzağında duruyor. Ortadoğu’da ABD’nin yanında yer alarak Müslüman Halkların ortak çıkarlarından uzak bir politikanın içinde bulunuyor.
Hükümet tüm bu politikaları uygularken, halkın doğru haber almasını önlüyor. Gazetelere, televizyonlara ve internete müdahale ediyor. Halkın işyerlerinde örgütlenmesi, sendikal örgütlenmeler engellenerek yapılıyor. Siyasi örgütlenmelerin önüne de türlü engeller çıkarılıyor. Bundan otuz yıl önce, iktidar ve muhalefetten kişiler televizyonlara çıkar tartışırlardı. Kim ne diyor bu öğrenilebilinirdi. Şimdi kamu kurumları olan TRT’yi ve Anadolu Ajansını ve pek çok özel medya kuruluşunu kendi, medyası gibi kullanan bir hükümetle karşı karşıyayız. Başta yolsuzluk ve rüşvet olayları olmak üzere, hiçbir konu doğru dürüst tartışılamıyor. “Yiyen yesin, sen bir şey söyleme” deniyor.
Vatandaş olarak AKP hükümetinin bu oyununa gelmemeliyiz. Her şeyin alenen yaşandığı, yolsuzluk ve rüşvetin günlük yaşamın bir parçası haline getirildiği bu düzeni kabul etmemeliyiz. Uyanıp, haklarımız için örgütlenmekten başka çıkar yolumuz yok.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.