Arif Nacaroğlu
Sıcak deniz
Yayınlanma:
Güncelleme:
Yerel seçimi geride bıraktık. Sonuçlar gösteriyor ki seçimin gerçek galibi, söyleyecek sözü bitince “Ver mehteri” diye çırpınan televizyon kahramanı. Türkiye haritasına bakıyorum, Türkiye'nin milli gelir pastasından en az pay alanlarının yaşadıkları bölgeler kendilerine bu küçücük dilimi veren iktidarı desteklemiş. Siyaset, pastayı paylaştırma marifeti ve en az payı alanlar en çok oyu vermiş. Anadolu'nun bozkırında tek ağaç gölgesi bile bulamadan yaşamak zorunda kalan, tek dikili ağacı olmayan, şeker fabrikaları, silah fabrikaları yabancılara ve sermayeye hibe edilen, işsiz kalan, fındığı para etmediği için ağaçlarını söken, çayını Avrupalıya kaptırmış, hepsi iş bulurum ümidiyle büyük kentlere göçmüş köyünde genç kalmayan yurdum insanı “Memleket elden gidiyor” korkusuyla iktidarı desteklemiş. Buna bilmem ne sendromu denir?
Bu korkuyu yaratan Cumhurbaşkanımız da büyük olasılıkla pişman. Çünkü seçim çalışmaları süresince yaptığı onlarca mitingindeki, televizyon konuşmasındaki söylemi ile pastanın büyük parçasını Sayın Bahçeli'ye kaptırdı. Bazı illerde seçim sonuçları için mahkemelik bile oldular. Bakalım zaman ne gösterecek. Sayın Cumhurbaşkanı işi iyi bilen biri. Yakında milliyetçi söyleminin kendi partisini eriteceğini, “Ver mehteri” çırpınmasının kendisinden çok Sayın Bahçeli'ye yaradığını görecek. Belki de seçim süresince türlü sıfatlarla suçladığı bakkalı, manavı, yaşa takılanı, sosyalisti yeniden görmeye çalışacak. Tabi sermayenin izin verdiği kadar. Çünkü elimizde artık seçimler nedeniyle içi boşalmış bir merkez bankası, ülke kasası var. Tam karşımızda da para edecek Ziraat Bankası, THY, PTT, Halk ve Vakıfbank gibi değerlerimizi kelepir fiyata cebe indirmek için ağzı sulanan uluslararası sermaye.
Seçimlerde bizim elde ettiğimiz sonuçlar da ülke gündeminin nasıl karartıldığının, sanallaştırıldığının kanıtı. Seslendiğimiz, her türlü hak arayışlarında yanlarında olduğumuz, baskılara birlikte direndiğimiz kardeşlerimiz henüz bizi tam anlamış değiller. Bizi seviyorlar, başları sıkışınca bize koşuyorlar, bizden başka kendilerine kimsenin sahip çıkmayacağını biliyorlar ama yoğun beyin yıkama, tehdit kampanyalarından etkilenmişe benziyorlar. Tabi karşımızdaki inanılmaz para, medya gücü düşünüldüğünde, parti olarak seçimlere giremeyişimiz, sesimizi duyurabildiğimiz tek televizyonumuzun gasp edildiği, gazetemizi bayilere ulaştırmamak için dağıtım şirketinin türlü parasal baskıları göz önüne alınırsa tek tek toplanmış oyların değeri büyük. Kimseye küsecek, kızacak değiliz ama biraz olsun sitem etme hakkımız olduğu kesin.
Şimdi artık Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi düşünsün. Önünde devasa bir ekonomik sorun var ve yapabileceği tek şey yoksul halkın cebinde kalan son kuruşları tokatlamanın yolunu bulmak ve bu işi yaparken de mümkün olduğu kadar kendisine oy vermeyenlerin cebini kurcalamak. Belki akıllarına gelmemiştir ben söyleyeyim.
Bulunduğu yerin güneyinde ve batısında (Ayvalık hariç) sıcak denizlere bakan halka “Sıcak denizlere bakma” vergisi koysunlar. Para sorununu tereyağından kıl çeker gibi halleder, kasayı doldururlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.