Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu
Senaryo hep aynı…
Yayınlanma:
Güncelleme:
Yüzyılı aşkın bir süredir, Ortadoğu denilen bölgede, hep aynı senaryo sahneye konuyor. Zaten “Ortadoğu” adını İngiliz emperyalizmi koymuş, Bu coğrafyanın nerede başlayıp nerede bittiği de tam belli değil. Ama ülkemizin de içinde olduğu Ön Asya, Kuzey Afrika, Arap yarımadası, İran Pakistan, Afganistan bu bölgede sayılıyor. ABD 2006 yılında Silahlı Kuvvetler dergisinde, yayınladığı haritada sınırların değişeceğini açıklamıştı. Gerçekten de 10 yıldır. Bu hedefe doğru giden operasyonlar yani ameliyatlar yapılıyor.
Müslüman ülkelerin bulunduğu bu coğrafyada, savaşlar eksik olmuyor. İsrail’in Arap ülkelerine saldırısı yanında, Müslüman ülkelerde bir biriyle savaşıyorlar. ABD ve Avrupalı emperyalistler 200 yıldır burunlarını bu bölgeden çıkartmıyorlar. 1919–1923 yıllarında Türkiye, Kurtuluş savaşı vererek bu yedi düveli topraklarından kovdu. Ama bir 20–30 yıl sonra bir şekilde tekrar geldiler ve ülkemizin politikalarını belirler oldular. Celal Bayar 1950’lerde bu durumu “Küçük Amerika olacağız “diye açıklıyordu.
Bölgemizde yaşanan savaşlarda din unsuru, hep ön plana çıkıyor. İslam adına birileri, diğer Müslümanları katlediyor. Ülkemiz tarihinde de yaşanan katliam örnekleri var. Celali isyanlarında yaşananlar, yalnızca bir örnektir. Hıristiyan aleminde de ortaçağda din adına insanlar katlediliyordu. Uzun süren savaşlar sonunda kiliselerin devlet üzerinde egemenliğine son verildi. İngiltere, Amerika ve Fransa, Almanya’da yapınla burjuva devrimlerinde laiklik hep temel ilke olmuştur. Çünkü kiliselerin egemen olduğu ekonomik düzen, derebeyliği yani feodal düzendir. Bu egemenlik ortadan kalkmadan sermaye düzeni (kapitalist düzen) kurulamazdı. Şimdi ne kadar geri olursa olsun, Hıristiyanlığın olduğu ülkelerde din adına insanların katledildiğini görmüyoruz. Latin Amerika’da olduğu gibi bazen papazlar ezilen sınıfların yanında bile yer alıyorlar.
Ortadoğu’da emperyalizm baştan beri, dini araç olarak kullanarak halkları bir birine düşürüyor. Mısırda Müslüman kardeşleri, Pakistan’da Talebanı, Filistinde HAMAS’ı, Cezayir’de FİS, Türkiye’de Komünizmle Mücadele derneklerinin kuruluşu hep ABD ve AB emperyalistlerin önderliğinde olmuştur. Sonra yaratılan bu canavarlarla kendileri uğraşıyor gibi gözükmek zorunda kalmışlardır. Bu örgütler şimdi, El Kaide, IŞİD, El Nursa gibi örgütlere dönüşmüşlerdir. Bu örgütler kendi başlarına bağımsız değillerdir. Donanımı, lojistik ihtiyaçları bir yerden sağlanmaktadır. Medya, halkımızda sanki bu örgütler, bağımsız, gökten zembille inip, Suriye ve Irak’ yerleştiler gibi bir algı yaratılmak istenmektedir. Emperyalistler desteklerini çektikleri gün bu örgütlerin işi biter.
Lawrence denen İngiliz Casus 20.yüzyılın başında Arap aşiretlerini, Müslüman Osmanlı’ya karşı ayaklandırmıştı. Adam bedevi kıyafetleri giyer, beş vakit namaz kılarmış. Tek ulus olan Arap ulusunu 22 sınırları cetvelle çizilmiş 22 parçaya ayırmışlar. Şimdi bu devletler biraya gelip hiç bir şekilde bir araya gelemiyorlar. Emperyalistlerin sözüyle birbirleriyle kavga ediyorlar. İngiltere ve ABD’nin başlarına musallat ettikleri, küçük İsrail devletiyle bile baş edemiyorlar. Çünkü hala bu devletlerin pek çoğunda, halklarını ortaçağda yaştan sınıflar egemen. Mısırda, Libya’da Suriye’de olduğu gibi ileriye doğru, halkların lehine bir hamle yaptıkları zaman, ABD emperyalistlerince engelleniyorlar.
Yanı başımızda yaşanan, ülke olarak AKP hükümeti nedeniyle dahil olduğumuz bu savaş, halkları biri birine kırdırtarak, emperyalistlerin hükmünü sürdürecek, bir düzen yaratmayı amaçlamaktadır. Artık iyice ezberlediğimiz bu senaryoya karşı çıkmaktan başka çıkar yolumuz yoktur. Çünkü “bize bir şey olmaz “ diye bir şey yoktur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.