Rant yönetimi değil, halk yönetimi

  Yerel seçimlere ilişkin tartışma ve hazırlıklar giderek hız kazanıyor. Kasım ayı bitiyor ve böylece 30 Mart 2013’te yapılacak yerel seçimler için son dört aylık dilime giriyoruz. Artık hummalı bir tartışma ve çalışma dönemine giriyoruz. Başta AKP olmak üzere sistem partileri elinde avucunda ne varsa ortaya dökecek, halkın, kamunun olanaklarını kendi yerel iktidarlarını kurmak üzere yeniden seferber edecekler. Adından da anlaşılacağı gibi muhtarlıklardan başlayarak ‘yerel seçimler’e hazırlanıyoruz ancak sistem partileri, yerelin iradesini, sokak halkının hakkını, yerelin ihtiyaçlarını, yerelin sokaktan başlayarak kendi kendisini yönetmesini bir kenara bırakarak, merkezden belirlediği isimlerle gireceği bir yarışa, bir rantı yönetme ve nemalanma savaşına giriyor. Ancak bu yerel seçimlerde öncekilerden farklı olarak yeni bir gelişmeyle karşı karşıyayız. Bu defa AKP ve CHP gibi iki temel sistem partisinin dışında, yeni ve daha güçlü bir seçenek var. Bu defa bu alternatif daha görünür, daha kitlesel, daha örgütlü durumda. Bu alternatif HDP’dir. Yani Halkların Demokratik Partisi. Kürt illerinde BDP’nin, Emek Partisi (Dersim’de) ve demokrasi güçlerinin yönetimlerinde bulunduğu yerel yönetimler var. Bunlar yolsuzluk, halk ve emek düşmanı hiçbir işe bulaşmayan, halkın kendisini yönetmesinde oldukça önemli bir deneyim sundular. Yine Batı’da BDP’nin Akdeniz Belediyesi gibi, yönetiminde bulunduğu yerel yönetimler de bulunuyor. Ancak ilk defa ‘seçime beş kala’ değil, aylar, hatta yıllar önceden başlayan bir örgütlenmeyle hazırlanıyoruz. Bu oldukça önemli bir kazanım ve kararlıca, güvenle, sokaktan başlayarak halkın talep ve özlemleri, Gezi Direnişinin deneyimi ve kazanımları çözüm ve müzakere mücadelesi üzerinden hareket edilebilirse, bu defa farklı bir aşamaya ulaşmamak için hiçbir neden bulunmuyor. Sistem partileri, başta AKP ve CHP olmak üzere daha şimdiden kıyasıya bir yarışa girmiş bulunuyorlar. Bu iki parti, tüm dikkatleri üzerlerinde toplamak, başka seçeneklere yer açmamak ya da onları yutmak veya etkisiz kılmak için elinden geleni yapıyor. Öyle ki, elinde yüzlerce belediye bulunan CHP, Samandağ’da ‘ben de ÖDP’yi destekleyeyim’ demek yerine ÖDP’nin elinde bulunan tek belediyeye bile göz dikip, Samandağ Belediye başkanını, yeniden aday göstermek kaydıyla partisine transfer edebiliyor. Görüleceği gibi, yerel yönetimlerin ülke yönetiminden ayrı düşünülemeyeceği gerçeğinden hareketle, hemen her siyasi parti, her kesim, her sınıf geleceğini yerel yönetimler üzerinden kurmak üzere hesaplar yapıyor. Genel seçimlere ve cumhurbaşkanlığı seçimlere giden bir Türkiye’de bu çok anlaşılır bir durum! Bizim cephemizin yapması gereken ise sokaktan başlayarak halkın kendi yerel yönetimlerini, yerel iktidarlarını oluşturmasının önünü açmak olmalı. Bunun için, merkezden, yukarıdan iş kotarmak veya buraya bağlanıp beklenti içine girmek yerine yerelden bir harekete ve örgütlenmeye ihtiyacımız olduğu açık. Halkın, işçi, emekçi, işsiz tüm ezilen ve sömürülenlerin sistem partilerinden farklı bir programla, yani dilleri, inançları, kültürleri, emeği, kadınları, gençleri kapsayan bir yerel program ve ilkeler temel yol gösterici olmalıdır. Sistem partilerine oy veren halkı örgütlemenin yolu da buradan geçiyor. Zira halkların, işçi ve emekçilerin kendi geleceklerini kuracakları, yerelden başlayarak örgütlenip, ülke yönetimini ele alacakları bir perspektifte ısrar edilerek ilerleyebiliriz. Gezi Direnişi hakkında onca övgü dolu laf edip, sıra seçimlere gelince kendinden ve merkezinden, gücünden ve kudretinden sual edilmez bir tutum takınan hiçbir anlayışın, demokratik, halkçı, yerinden ve yerelden bir yönetim uygulama şansı yoktur. Gezi Direnişinin öğrettikleri başta Beyoğlu olmak üzere, Antakya’dan, Dersim’e, Edirne’den Sinop’a kadar, hiçbir yerde dayatmada bulunmamayı gerektirir. Tüm halk güçlerinin birliğini öngörür. Kendisin dayatmaz. ‘Ben güçlüyüm, siz bana tabii olun’  diyerek düne ve geleneksel olana yaslanmaz. Gezi Direnişi güç, kuvvet, iktidar, azınlık, çoğunluk gibi bir çok ‘değeri’ ve değer yargısını yerle bir etmedi mi! O halde, gereğinin yapılması için yerelde bir mücadele ve ısrar gerek. Birçok şey tartışılıp konuşuluyor, ancak sistem partilerinin ‘rantı nasıl yönetirim’, ‘bu devasa ranttan nasıl nemalanırım’  hesabını bozacak olan ve aynı zamanda yerel yönetimler mücadelesini emek, barış, demokrasi ve özgürlük mücadelesine bağlayacak olan tek yaklaşım, sistem partilerinden bağımsız, yerelde halkın kendi ihtiyaçları üzerinde oluşturacağı ilkelere dayanan bir birlik ve halk güçleriyle ittifak olabilir. HDP bunu yapacaktır, bunu yapmalıdır. Sistem partilerine şu veya bu nedenle destek sunan, ‘belirginleşmeyen ve alternatif haline gelemeyen seçenek’ meselesinden dolayı bu sistem partilerine oy veren halk güçlerini oralardan koparmanın yolu da bu yaklaşımla mümkün olabilecektir.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ender İmrek Arşivi