Kürt sorunu ve 10. Kürt Konferansı

e2 Bilindiği gibi, Noam Chomsky ve Yaşar Kemal’in de aralarında bulunduğu dünyaca ünlü aydınların çağrısıyla Avrupa Parlamentosunda gerçekleşen 10. Kürt Konferansı sonuçlandı. Konferans bu yıl ‘Türkiye, Kürtler ve İmralı Barış Süreci: Tarihi Bir Fırsat’ başlığıyla başladı. Basından izleyebildiğimiz kadarıyla, Brüksel’de yapılan konferansın hemen tüm katılımcıları AKP’ye adım atması çağrısı yaptı. Yaptıkları sunumlarda AKP Hükümetine, ‘Oyalamaktan vazgeç, demokratik çözüm için adım at’ demeleri, artık AKP’nin Avrupa’da da doğru anlaşıldığı gösteriyor. Bir süre önceye kadar AKP’den övgüyle söz eden bazı isimlerin de bu minvalde konuştukları anlaşılıyor. Daha bir yıl önce Avrupa’da yaptığımız bazı görüşmelerde AKP için söylediklerimize kuşkuyla bakan, AKP’nin reformlar partisi olduğu kanaati taşıyan ve Kürt sorunun çözümünde AKP’nin önemli adımlar attığı ve buradan ilerleyeceğini düşünenler, bu gün artık, bizlere hak verir noktaya gelmiş bulunuyor. Avrupa’nın AKP’nin demokratik adımlar attığı, reformlar yaptığı yönlü yaklaşıma sahip olmasında, referandum dönemindeki hava etkili oldu. Özellikle ‘Yetmez ama evet’ diyen liberal çevrelerin Avrupa’yı ve dünya kamuoyunu bu yönlü bilgilendirdiğini ve kendi beklentilerini ve ruh hallerini yapabildikleri kadar dış dünyaya da yansıttıklarını biliyoruz. Elbette Avrupa’nın sosyalist, devrimci demokratik çevrelerini, bir bölüm aydın ve akademisyeni, gazeteci ve yazarı bu kategoride değerlendirmek mümkün değil. Onlar, Kürt sorununun çözümünde, Türkiyeli ve Kürdistanlı sosyalistlerin, komünistlerin, devrimci ve demokratların, halkın söylediklerini, yaklaşımlarını önemsediler ve ona uygun bir tutum içinde hareket ettiler. Ancak ‘Sol’, ‘sosyalist’, ‘komünist’ unvanı taşıyan bir çok çevrenin kendi devletlerinden ve hükümetlerinden farklı düşünmediğini de biliyoruz. Avrupalı devletler, Türkiye Hükümeti ile ilişkilerinde, alacakları ihalelerde, yapacakları planlarda, Ortadoğu ve Asya’ya yönelik taşeron işlerinin sürdürülmesinde Kürt sorununu adeta Türk devletinin resmi politikasına uygun ele aldılar ve böyle hareket ettiler. PKK’nin hâlâ terör örgütleri kapsamında değerlendirilmesi de bunun göstergesi. Avrupa’daki demokratik hak ve özgürlüklerin kullanımında Kürtler sürekli baskı ve adaletsizlikle yüz yüze kalıyorlar. Demokratik hakların kullanımı, demokratik kitle örgütlerinin, derneklerin, sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerinin sürdürülmesinde bir çok sorun yaşandı ve bunların hâlâ sürdüğünü izliyoruz. Kürt hareketinin siyasi çalışmalarının kriminalize edildiği, basın ve yayın faaliyetlerinin engellendiğini dünya alem biliyor. Roj, Nuçe, MMC gibi televizyonların kapatılmasının arkasında yatan nedenlerin de devletler arasındaki çıkar ilişkilerinden kaynaklandığını biliyoruz. Ve her yeni çalışmanın da yeni baskı ve engellemelerle karşılaştığı aktarılıyor. Bir çok Kürt siyasetçinin kovuşturmaya uğradığı, haklarında davalar açıldığı, cezaevlerine atıldığı, sınır dışı edildiği de sır değil. Ancak gelinen yerde, bu konuda daha ileriden bir bakış ve değerlendirmenin ortaya çıktığı görülüyor. AKP Hükümetinin, Kürt sorununun çözümünde fasit bir daire içinde dönüp dolaştığı, Kürt halkını ve Türkiye halklarını oyalayıp durduğu artık sadece Türkiye’de değil, Avrupa’da ve tüm dünyada görülüyor. Kürtlerin hâlâ ana dilinde eğitim görememeleri, hâlâ 6 milletvekilinin ve binlerce Kürt siyasetçinin sudan gerekçelerle tutuklu bulunduğu unutulmuyor. Bunun hiçbir mantıklı izahı bulunamıyor. Kürt halkının demokratik özerklik talebinin karşılanması izah edilemiyor. AKP’nin yıllardır beklenti yaratarak, ‘Bu gün yarın’, ‘Bu pakette, olmadı, bir sonraki pakette’ diyerek sürdürdüğü oyalama politikası artık her tarafta güvenilirliğini yitiriyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ender İmrek Arşivi