Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu
Kıdem Tazminatından Vazgeçilemez!
Yayınlanma:
Güncelleme:
Kıdem Tazminatı hakkı İşçinin bir anlamda iş güvencesidir. Kıdem tazminatı, İş Hukukumuza 1936 yılında 3008 sayılı İş Kanunu ile girmiştir. 1975 yılında Kıdem tazminatı konusunda 1927 sayılı yasa ile yapılan değişiklikler ile Kıdem tazminatına hak kazandıracak asgari 3 yıllık süre 1 yıla indirilmiştir. Her geçen tam yıl için ödenecek kıdem tazminatı miktarı, 15 günlük ücret tutarından 30 günlük ücret tutarına çıkarılmıştır.12 Eylül 1980’den önce kıdem tazminatı aylık 7,5 kat olan tavanı kaldırılmış iken, darbeden sonraki ilk ay içinde tavan düzenlemesi tekrar konur. 2002 yılında işbaşına gelen AKP iktidarı, o yıldan bu yana kıdem tazminatının fona devredilmesini, zaman zaman gündeme getirmektedir. Bu amaçla zaten, 10.6.2003 tarihinde çalışma hayatını düzenleyen 4857 sayılı İş kanunu yürürlüğe girmiştir. 4857 sayılı İş Kanunu, 1475 sayılı Kanunun kıdem tazminatını düzenleyen 14 üncü maddesi hariç tüm maddelerini kaldırmıştır. 4857 sayılı Kanunun geçici 6 ıncı maddesinde kıdem tazminatı fonunun kurulmasının öngörülmesi ve fon kuruluncaya kadar mevcut hakların ve uygulamanın 1475 sayılı Kanunun ilgili hükümlerine göre devam etmesinin hüküm altına almıştır. 2003 yılından bugüne her yıl İşçinin üzerinde Demoklesin kılıcı gibi kıdem tazminatı kaldırılacak tehdidi sallandırılmaktadır.
Ülkemizde ekonominin iyi gitmesi diye, işverenlerin rahat, rahat karlarına kar katması diye yansıtılmaktadır. Günümüzde basında ve televizyonlarda, bu işçiler ne yapıyor? Aldıkları ücret yetiyor mu? diye soran yoktur. Zaten 12 Eylülden sonra, Tekstil İşverenleri Sendikası Başkanı Halit Narin “Bugüne kadar İşçilerin yüzü güldü, bundan sonra da bizim gülecek” demiştir. Gerçektenden geçen 37 yıl içinde, her geçen yıl işçi sınıfı daha zor koşullarda çalışmaya mahkûm edilmiştir. Kayıt dışı işçileri de kapsayan fiili sendikalaşma oranı yüzde 9,7, toplu iş sözleşmesi kapsamı yüzde 7, özel sektörde toplu iş sözleşmesi kapsamı ise yüzde 4,6’dır. Bu demektir ki her yüz işçiden 93’ü asgari ücret ile çalışmaktadır. Gaziantep’te Başpınar örneğinde gördüğümüz gibi, işçinin fazla mesaileri ve gece mesaileri iş yasasına göre ödenmediği için, işçinin ortalama saatlik ücreti asgari ücretin de altına düşmektedir. Taşeron denen kölelik düzeninde 3 milyon civarında işçi çalışmaktadır. Taşeron düzeni, işçi sınıfını örgütsüz, sendikasız çalıştırmanın aracı durumundadır. Zamanında bakan Mehmet Şimşek “böyle bir düzen olmasa, devlet bu kadar işçiyi çalıştırma imkânı bulamayacaktı” diye açıklama yapmıştır.
Kıdem Tazminatının fona devredilmesi İşçi Sınıfın temel iş güvencesini ortadan kaldırmak demektir. 12 Eylül Faşist darbesinden beri iş yasasında, toplu sözleşme grev yasalarında yapılan değişiklikler ile örgütlenmesi, toplu sözleşme ve grev yapması, deveye hendek atlatmaktan daha zor hale getirilen bir düzende yaşatılan İşçi sınıfına, karşı yapılmak istenen bu son darbe çok ağır bir darbedir. İşçi sınıfı örgütsüz, nasıl olsa bir karşı koyuşu olamaz dense de, İşçilerin bu zor durumu kabullenmeleri beklenmemelidir. Kıdem tazminatının fona devri tüm vatandaşlarımızı ilgilendirmektedir. Bir avuç parababası için milyonlarca emekçinin mücadele ederek kazandığı kıdem tazminatı hakkı fona devredilemez.
ercankosmanoglu@hotmail.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.