Demokrasiyi sokakta kazanmak...

  Bir önceki yazıda referandum için; “ Evet” çıkması diktatörlüğe gidişi hızlandırır... “Hayır” demokratik bir yönelime kapıyı aralar” demişiz. 15 Nisan tarihli yani referandumdan bir gün önceki yazıyı şöyle bitirmişiz; “Velhasıl bir diktatörlük yönetimi öngören anayasa referandumunda “hayır” tüm Türkiye halklarının, tüm işçi ve emekçilerin yararınadır. “Evet” demek Türkiye’yi koyu bir diktatörlüğe götürecektir. Çıkarsa dünyanın sonu değil, daha şimdiden güçlü bir muhalefet yaratılmış oldu, mücadele sürecektir... Ancak “hayır” demek, kötü gidişata ve diktatörlüğe dur demektir. Ve güçlü halk muhalefetinin demokratik bir yol açmasına olanak yaratacaktır. Demokratik bir yol açmak için; “hayır” diyelim!” *** Referandum sonuçlandı. Eşit olmayan propaganda ve örgütleme olanaklarına, aralıksız süren türlü baskıya, hukuksuzluğa, faşizan uygulamalara rağmen gelişip güçlenen ‘hayır’ mücadelesi 16 Nisan’da sandıktan da güçlenerek çıkmıştır. Gerçek budur. Matematiksel sonucun, yüzde birlik puanın iktidardaki zorbalar için bir anlamı olabilir, ancak gerçek hayatta, halk ve dünya kamuoyu nezdinde bir kıymeti yoktur. AKP iktidarı ve Erdoğan yönetimi referandumda büyük bir darbe, bir yenilgi almıştır. Bakmayın siz onun “1-0 ile 5-0 farkı yok” demesine... Bu yara ve yenilgi onun uykularını hepten kaçıracak ve iflah etmeyecektir. Her girişimi, her hamle iktidarı içeriden ve dışarıdan daha çok sıkıştıracak, tükenmesini hızlandıracaktır. İktidardakilerin, yenilgiyi başından beri varsaydıklarından milyonlarca mühürsüz oy ve zarfı her iki durum için kullanmak üzere hazırlamış oldukları anlaşılıyor. ‘Hayır’ı terse çeviremez olacaklarını anlamaları halinde “Mühürsüz oylar ve zarflar var, seçim iptal edilmelidir” diyecekler ve emirlerine amade YSK’ye seçimi iptal kararı aldıracaklardı. Sandıkların açıldığı ve hilelerin başladığı ilk saatlerde güçlü bir halk direnişi görmemiş olmalarının da yarattığı rahatlıkla devlet-parti el ele seçim sonuçlarını ters yüz edecek olan “mühürsüz oylar geçerlidir”  diyerek önceden hazırlanmış blok ‘evet’ oyları mühürleyerek yüzde 51.40 ile  “Pirus zaferi” bile denilemeyecek bir sonuç elde ettiler. CHP tutarsız davranmasa, HDP atak tutum alsaydı, sosyalist ve demokratik güçler bekleyiş içinde olmak yerine inisiyatifli davranıp ilk saatlerde sokağa çıkabilselerdi, yerel meclisler ileri çıksaydı başka bir tablo yaşanabilirdi. Ancak Türkiye halkları ve dünya kamuoyu AKP-Erdoğan iktidarının ne tür hile sonucunda ancak bir puanlık bir farkla iktidar kazandığının farkındadır. ‘Hayır’ diyenler oldukça farklı politik ve örgütsel yönelim ve hedefleri olmakla birlikte, demokratik bir muhalefet odağı yaratmışlardır. Kaydedilmesi gereken ‘başkanlık’ denilen tek kişi diktatörlüğü/yönetimi olarak algılanan yeni gidişata karşı bir duruşun ortaya çıkmış olmasıdır. Aslında yüzde altmış oranında diyebileceğimiz bir iktidar karşıtlığı, muhalefet gücü oluşmuştur, vücut bulmasa da şu ya da bu biçimde kendisini göstermiştir. Bu farklı gelişmenin iyi okunması gerek ve sönmesine, dağıtılmasına müsaade edilmeden demokratik bir kanalda ilerlemesine, dikkati ve enerjiyi bir merkeze yoğunlaştırarak oldukça esnek bir birleşik olarak devam etmesine kafa yorulmalıdır. Bu gelişme Türkiye’deki “sağ” “sol” gibi sınıf temelinden yoksun, suni ayrışmasının başka türlü bir yola girmesine de, sosyalistlerin yeni güçlerle birleşmesine de olanak yaratacaktır. AKP’nin tabanındaki yoksul, işsiz, emekçi kesimlerin din ve milliyetçilik üzerinden esir edilmeleri zehrinin etkisini zamanla kırmak da bu hat üzerinde kararlı mücadeleyle mümkündür. İktidar, metropolleri, yani sanayi merkezlerini, işçi ve emekçi yoğunluklu şehirleri karşısına almıştır. Artık bu merkezlerde güçlü bir muhalefetle karşı karşıyadır. Şimdilik henüz bir özgünlükle ortaya çıkmış olmasa da işçi ve emekçi merkezli bir mücadele hattının çok da uzun olmayan bir süre içinde buralarda belirgin bir hal kazanacağını öngörmek hiç de abartı olmayacaktır. Demokratikleşme güçleri için buralardaki kararlı, isabetli ve ısrarlı çalışma hiç de geç olmayan bir süreçte kendisini hissettirecektir. İkincisi tüm şoven, gizli şoven ve çarpıtılmış bilinçlerin ifadesi olarak ortaya çıkan ve elbette kökleri oldukça derinde olan “Kürtler AKP’ye kaydı” saçma tespiti ve dayanaksız söylemidir. Kürt halkı bir kez daha direnişe devam edeceğini göstermiştir. Esas eğilim ve yönelim bu yöndedir ve art niyetli olmayanların rahatlıkla görebileceği bu gerçeğin çarpıtılmasına asla müsamaha gösterilmemeli, aksine Kürtlerin dinmeyen demokratik direniş tutumu ile Türkiye halklarının muhalif yönelimini birleştirmenin yol ve yöntemleri üzerinde yoğun olarak çalışılmalıdır. Özcesi, ‘hayır’ platformu güç kazanmıştır. Sokakta söylendiği gibi, seçim yok hükmündedir ve iptal edilmelidir. CHP’nin içindeki demokratik güçler de sokaktan çekilmemelidir. Hukuksuzluğa karşı direniş meşrudur. Buradan yürünebilirse, ‘hayır’ diyen ve bugün sokakları, YSK önlerini dolduran her kesimden milyonların mücadelesi daha da güçlenecek, demokrasinin sokakta kazanılmasına olanak yaratacaktır.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ender İmrek Arşivi