Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu
Demokrasi’de geldiğimiz aşama…
Yayınlanma:
Güncelleme:
Öyle böyle derken, demokrasimiz farklı bir yere geldi. “Biz sandıktan çıktık” çıktık diye bir şey söylenirdi eskiden. Şimdi o da kalktı. Seçimle gelen başbakan beğenilmediği için, istifa ettiriliyor. Başka bir başbakan belirleniyor. Demokraside her şey seçimle yapılıyor diye bir yanılsama hep bize dayatılıyor. Oysa bir yerlerde hazırlanan planlar adım adım uygulanıyor o kadar. Bu arada TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Cumhuriyet’in ve demokrasinin temel ilkesi olan Laiklik, yeni anayasa’da olmasın diyor. Öte yandan Kiralık İşçi yasası çıkartıldı. Bu yasayla sendikasız ve tam anlamıyla örgütsüz bir işçi sınıfı yaratılmak isteniyor. AKP hükümeti İşçi sınıfına en son darbeyi kıdem tazminatlarını kaldırarak vurmayı planlıyor. Gazetelerde boy boy uzmanlar, kıdem tazminatı yerine geçecek olan kıdem tazminatı fonunu övüyorlar.
Laiklik ile İşçi Sınıfı örgütlenmesinin yok edilmesi arasında ne ilgi var diye sorulabilir. Aslında çok ilgisi var. Tüm dünyada burjuva devrimleri dediğimiz, devrimler ancak laiklik ön koşuluyla gerçekleşebilmiştir. Din adamları ve Klisenin iktidarı, laik bir düzen içinde sonlanabilmiştir. Sermaye sınıfı böylece özgürleşmiş ve kendi iktidarını kurabilmiştir. Bu düzen içinde işçi sınıfı dediğimiz, emek gücüne sahip olan ve esas dünyayı değiştirecek olan bir sınıf da tarih sahnesine çıkmıştır. İşçi Sınıfı sendikalarında örgütlenmiştir. Toplu pazarlık ve grev hakları haklarını kullanır hale gelmişlerdir. Bu haklar ile İşçi sınıfı emek gücünü özgürce pazarlayabileceği haklara kavuşmuştur. Bu mücadele kolay olamamıştır. , 8 Mart 1857 ve 1 Mayıs 1886 bu mücadelenin önemli tarihleridir.
Emperyalizm çağı dediğimiz bu son çağda artık parababaları tarihin akışını geriye çevirmek ister duruma gelmişlerdir. Bu nedenle özellikle bizim gibi ülkelerde Ortaçağcı sınıflarla işbirliği içinde, o ülkenin teknik ve üretim olarak ileri gitmesini engellemişlerdir. Demokrasinin teminatı olan laik düzene geçilmemesi için, emperyalistlerin çok büyük çabaları olmuştur. Kuzey Afrika’dan, Afganistan’a kadar uzanan bu coğrafyada son yüzyıl böyle geçmiştir. Kendi ülke halkına karşı demokrat olan emperyalist ülkeler, Ortaçağcı, şeyh ve kralları destekleyen temel güç olmuşlardır.
Memleketimizdeki demokratik düzeni, 1908 Meşrutiyet (Jöntürk devrimi), 1919-1923 Kurtuluş Savaşımız ve Cumhuriyetin ilanı ve 27 Mayıs 1960 ihtilali ve 1961 anayasasına borçluyuz. 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri ve 2010 anayasa değişiklikleri, kazanılan demokratik hakların pek çoğunu geri almıştır. Geldiğimiz aşama demokrasinin rafa kaldırılma aşamasıdır. Halk olarak kafamızı kumdan çıkarmak ve uyanmak zorundayız. Ancak Uyanmış ve Örgütlenmiş bir Halk bu tarihin geri gidişine dur diyebilir.
ercankosmanoglu@hotmail.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.