Ender İmrek
Cumhuriyet ve kısa bir yüzyıl fotoğrafı
ENDER İMREK
enderimrek@hotmail.com
Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve önünde muhafız alayı
Cumhuriyet, ikinci yüz yılına adım atarken, kuruluşundan beri egemenlerin, hakim sınıfların elindeki cumhuriyet, bugün, en kaygı verici sürecindedir. Ve yarını karanlık görünen, neye varacağı bilinmeyen, nereye ulaşacağının endişeyle izlendiği bir sürecin içinde yönünü bulmaya çabalıyor.
Üzerindeki sisi dağıtmaya yetmedi, işçilerin, emekçilerin, halkların gücü. 100 yıl önce gasbedilmiş işçi ve emekçi, yok sayılmış halkların iradesinin yerine ikame edilen egemen güçlerin iradesinin sonucudur bugün gelinen yer.
Ne yazık ki, cumhuriyet, yeniden bir halklar hapishanesidir yüzyıl sonra. Türkler; Türk işçi ve emekçileri başta olmak üzere Kürtler ve tüm dillerden, kültür ve inançlardan halkların sömürü ve baskı altında olduğu bir rejimdir bugünün cumhuriyeti.
“Hiçbir zaman gerçek anlamda demokratik olmadı ki” sesleri hiç dinmese de bugün artık atanmışların yönettiği ve tek adamın iki dudağı arasına sıkıştırılmış kararlara mahkum edilmiş, şekli organlarının da yok edildiği, TBMM’nin işlevsiz kılındığı bir tek adam rejimidir ikinci yüzyıla giren cumhuriyet.
Yüzyıl önce, köhne bir rejimden, oldukça büyük ideallerle ilk taşları dizilen cumhuriyetten eser yoktur. Baskıcı, sömürücü, demokrasinin kırıntılarını yok etmeye yönelmiş bir yönetici kastın elindedir ve derin bir sömürü ağı ile çevrilmiştir bugünkü cumhuriyet.
İşçi ve emekçilerin açlık ve sefaletle boğuştukları örgütsüz, sendikasız bırakıldıkları bir rejimdir yüz yıl sonraki cumhuriyet. Saray rejimidir. Ağzını açanın susturulmak, hapse tıkılmak istendiği bir aşamadadır. Bugünkü yöneticilerin elinde aydınların hedef haline getirildiği bir rejimdir yüz yılı geride bırakan cumhuriyet. Gazetecilerin, yazarların, muhaliflerin her gün herhangi bir vesile ile herhangi bir yerde gözaltına alındığı, işkence gördüğü tutuklandığı bir rejimdir bugünün cumhuriyeti.
Yüzyıl sonra gelinen yer yoğun sömürü altında kotarılan, ancak motorundan dizaynına kadar tüm parçaları başka ülkeler tarafından üretilmiş, montajı ve ufak rötuşları büyük bir başarı olarak kaydedilen otomobilin, TOGG’nin, “100. Yıl Vizyonu” haline geldiği bir dönemdir içinde bulunduğumuz.
Ancak bugün yaşadığımız, sömürünün, baskı ve zulmün köklerini ta oralarda o temellerin atıldığı günlerde aramak çok uzaklara gitmek sayılmamalıdır. Dersle dolu geçmiş atlanmamalıdır. Padişahlıktan, kölelikten, emperyalist bağımlılıktan, kul ve tebaa olmaktan çıkmaktan başka bir düzeye “yurttaşa” ulaşmak elbette önemli bir şeydir. Ancak demokratik bir halk cumhuriyetine ulaşamamış olmak ve halk iradesinin kuruluşun temellerine sindirilmiş olmayışının sonuçlarıdır bugüne kadar uzanan.
Yüzyıl önce halklarımızca ölümüne girilen kavganın sonucunun egemenlerin defterine kaydedilmekte olduğunun resmidir bugünkü halimiz. O büyük bir coşkuyla içine girilen kavganın neferleri çok geçmeden yok sayılıyor, bir kenara atılıyordu. Mustafa Suphi’lerden, Koçgiri’ye bir kan deryası vardır ve bu yeni egemenlerin yolunu döşemiştir.
Tıpkı Rus İmparatorluğu gibi bir halklar hapishanesi olan ancak giderek güçten kuvvetten düşmüş Osmanlı İmparatorluğunun içinden doğan yeninin, çağdaş olanın, halkların katılımı ve gücüyle kazanılan zaferin, halkın ve onların temsilcilerinin elinden çalındığı bir sürece girildi zaman kaybedilmeden.
1921 Anayasası çabucak bir kenara atılacaktı. Kurtuluşun seyri içinde büyük destekler sunan SSCB’den uzaklaşma zamanıydı. O savaşılan “yedi düvelin” aslında bir Sovyet devrimiyle, 1917 Ekim’inde yıkılan Rus İmparatorluğuyla birlikte önemli oranda yenik hale geldiği gerçeği yok sayıldı. Rusya’nın denetimindeki Erzurum, Kars bölgesinin devrimden hemen sonra askerleri geri çekerek derhal teslim ettiği, yine ilk emperyalist savaşın egemen güçlerince aralarında pay ettikleri ülkenin içlerindeki kalıntıların temizlenmesinde o yeni kurulan sosyalist cumhuriyetin desteği vardı.
1919’daki hareketin, emperyalizmden, imparatorluktan kurtuluşun yanı başlarındaki işçi ve emekçi cumhuriyeti SSCB’ye yüzünü dönmüş olması süreciydi. Halk güçlerine dayanan, kongrelerle toparlanan, iradesini emperyalistlere teslim etmiş imparatorluk kalıntılarından kurtuluşun ve giderek ezilenlerin ve direnenlerin yeni cumhuriyeti olarak şekillenmesi öngörülen ülke başka türlü ifade edilmişti. İmparatorluğun zulmü ve sömürü altında yüz yıllardır esaret yaşayan halkların direnişi gücünü ve ilhamını batıdaki, balkanlardaki bağımsızlıkçı, ulusalcı, demokratik direnişten, SSCB’nin işçi cumhuriyetinden alıyordu.
Eski tükendikçe ve yeninin etkileri kendini yeni cumhuriyetin doğuşuna dönüştürdükçe halkların iradesinin elitlerin eline geçişi süreci de hız kazandı. Darbeler ve egemenler arasındaki kavgadan işçi ve emekçilerin ortak direnişine evrilmesine ihtiyaç vardır bugün. Dersler çıkarılmalı ve güçler birleştirilmelidir.
Ve yüzüncü yılını geride bıraktığımız cumhuriyetin otoriter bir rejime dönüşmüş haline karşı da sürmektedir bu demokratik dahası sosyalist bir cumhuriyet mücadelesi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.