Cennet bahçelerinden günümüz Haşhaşinlerine

   m1  Tarihte Hasan Sabbah kurmuş olduğu ezoterik tarikatı ve felsefi yaşamıyla ünlüdür. Ama günümüzde çok değişik ve mesnetsiz yakıştırmalar yapılmaktadır. Kimilerine göre bu tarikatın mensupları, kendilerine verilen haşhaş nedeniyle sürekli sarhoştu ve sadece zamanın önemli liderlerine suikastlar düzenleyen bir cinayet şebekesinden ibaretti. Kimilerine göre de başta Hasan Sabbah ve  tarikatın diğer kurucuları; Kuranı Kerim ve Hz. Muhammed'in esaslarından uzaklaşarak kendi kabile anlayışlarını İslami esaslar haline getiren Emevi sapkınlığına karşı mücadele etmek amacı ile bu tarikatı oluşturdular. Niyetleri İslami esasları yeniden tesis etmek olduğu için tarikatın adı "esasiyyun" olmasına rağmen, bu isim batı dillerine  haşhaş anlamına gelen "assassin" şeklinde geçmiştir. Aslına bakılırsa Hasan Sabbah ve kurmuş olduğu bu tarikat hakkında ki söylentiler daha çok Marko Polo seyahatnamesine dayanmaktadır. Marko Polo bu bölgeleri de içine alan İpek Yolu seferini 1273 yılında yapmıştır. Halbuki bu tarikatın en ünlü yerleşim yeri olan Alamut Kalesi 1256 yılında Moğollar tarafından yerle bir edilmiştir. Buna rağmen  Marko Polo kendi seyahatnamesinin "Cennet Bahçeleri" bölümünde olayı şahsen yaşamış gibi şöyle anlatmaktadır: Kendi dillerinde Şeyh'e Alaaddin deniyordu. Şeyh iki dağ arasındaki vadiyi kapatmış ve burayı sütten, baldan ve şaraptan akan sular, güzel huriler ve çeşitli meyve bahçeleriyle donatmıştı.Dağın Şeyhi müritlerinin gerçekten cennette olduklarını zannetmeleri için burayı Hz. Muhammed'in cennet tasvirine benzetmişti. Bizim yaşlı adam dediğimiz bu efendi fedailerine iksirinden içirerek onları dörderli, altışarlı gruplar halinde bahçeye taşıtıyordu. Gerçekten cennete gittiklerini zanneden müritlerini bir göreve göndereceği zaman Şeyh "Gidip şunu şunu öldüresin. Meleklerim seni cennete götürecektir." diyordu. Şeyh'in cennetine geri dönebilme arzusuyla fedailerin göze almayacağı hiçbir tehlike yoktu."...  Marko Polo'nun seyahatnamesini bir yana bırakırsak, elde başka bilgi ve belge de yoktur. Aslına bakılırsa bütün bu dedi kodu ve iddiaların temelinde, bilim ve uygarlığın önünü kapatmak için gerici ve yobaz Emevi kültürünü hakim kılma gayretleri yatmaktadır. Çağ olarak 11. yüz yıl, islam bilim ve uygarlığının hızla çöktüğü bir çağdır. Haçlı seferlerinin islam ülkelerini silip süpürdüğü bir dönemde Selçuklu hükümdarı Melikşah, Nizamül Mülk ve İslamda yobazlığın kurucusu İmam Gazali el-ele verip çareler aradılar. Bunun için de İmam Gazali'ye resmi olarak yetki verdiler. Gazali, haçlılara karşı savaşırken şehit olanların doğrudan cennete gideceklerini, nehirlerinden bal ve şaraplar aktığını ve burada kendilerine verilecek olan kırkar tane hurilerle eğlenip, ekmek elden su gölden yan gelip yatacaklarını anlattı. Kendilerine vaat edilen kırk huri ile seks yapmanın kurgusu ile dahi kendinden geçen insanlar, daha cesurane savaştılar ve haçlılar karşısında üstünlük kazandılar.  İbni Sina, Ömer Hayyam ve Rüşd gibi dönemin nice bilim adamları, Gazali ve Selçuklu hükümdarı tarafından "kafir" ilan edilip felsefe yasaklandı. Böylece İslam alemi cehalete büründü. Olayın aslı budur. Ezoterik bir tarikat olan bu felsefi yaşam tarzında ne Hasan Sabbah'ın ne de ardıllarının böyle bir cenneti olmamıştır!  Tam tersine Emevi yobazlığına karşı mücadele edilmiştir. Sözü geçen Cennet bahçeleri, huriler  ve şarap havuzları ise, İmam Gazali tarafından kurgulanmış ve insanların beyni uyuşturulmuştur. 17 Aralık hırsızlık operasyonlarıyla çaresiz kalan Tayyip Erdoğan, çare olarak gene Gazali'nin taktiğine sığınmıştır. Arada çok bir fark yoktur. Gazali ve Selçuklu sarayı haçlıların yenilmesinde bu kurgu ile başarı sağlayıp yobazlaşmış: Tayyipgiller de aynı kurguyu kullanarak gündemi değiştirip hırsızlığı ört bas etmeye çalışmaktadırlar. Üstelik  AKP gittikçe şıhlığını Tayyip Erdoğan'ın yaptığı bir tarikata dönüşmektedir! AKP'li bir bayan çıkıp "AKP'li olmak başbakana nikahla bağlanmak gibi!" deyip, kendini başbakanın hurisi gibi görürken; bir AKP'li vekil çıkıp "başbakanımızın yüzünü görmek peygamberimizin yüzüne bakmak gibidir!" diye biliyor. En son Düzce vekili Fevai Arslan ise Başbakan Erdoğan için “Allah’ın bütün vasıflarını üzerinde toplayan bir lider var. İşte bunun önünü kesmek istediler” açıklamasıyla Allah'a şirk koşmuştur! AKP'nin parti olmaktan çok, bir tarikata dönüştüğü zamanla kendini daha açık gösterecektir. Bütün yaşamları boyunca okudukları kitaplar namaz hocası, mızraklı ilmihal, 32 farz, peygamberin hayatı v.s. den ibaret olan ve şıhlara kulluk ederek devlet makamlarını işgal edenlerin dini Allah'ı da sahte olur! Nasıl ki dün Fethulah'a secde edenler bu gün Tayyip Erdoğan'a secde edip onu Allah yerine koyuyorlarsa, yarın da bir başka "Allah!" bulacaklardır. Gün gelecek Hasan Sabbah ve felsefi tarikatına "haşhaşin" benzetmesini yapanlar; Kazlıçeşme ' de sahte ampulle toplananları, gezi ve destek eylemlerine saldıran sopalı, satırlı gençleri neyle ve nasıl uyuşturduklarını anlatmak zorunda kalacaklardır. İmam hatiplerde gençleri hangi haşhaşi düşüncelerle uyuşturduklarını bu halk görecektir. Polis panzerleri ve tomalarından sıkılan biber gazı halkın canını yakmasına rağmen, esas uyuşturulan "haşhaşin"lerin kendileri olduğunu onlarda anlayacaklardır. Altını çizerek belirtiyorum ki; Akp tarikatının en tepesinde ki Şıh Tayyip, oğulları, kızları ve sülalesi, haşhaşi düşüncelerle milyonlarca insanı uyuşturarak ceplerini boşaltmış ve suçu da 750 yıl önce yok olmuş bir tarikata yüklemeye çalışmaktadırlar!.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Ercan Arşivi