Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu

Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu

Birlik ve Beraberlik…

  Bizim yaşımızdaki vatandaşlar olarak, bu sözcükleri çok işitmişizdir. 12 Eylül 1980 faşist darbesinden sonra bu sözler, darbeciler tarafından çok söylenirdi. “Her zamankinden daha çok birlik ve beraberliğe muhtaç olduğumuz şu günlerde, huzur ve güven ortamını sağlamak için …” uzayıp giden cümleler. İşin gerçeğine bakarsak, 12 Eylül öncesinden de, 12 Eylül sürecinde de birlik ve beraberliğimizi ve huzur ve güven ortamın bozan, AB-D emperyalistleri ve yerli işbirlikçileriydi. Kontrgerilla örgütleriyle ülkemizde yüzlerce katliama imza atmışlardı.  Vatandaşı birbirine düşürmüşlerdi. 12 Eylül Anayasası ve arkasından kurulan hükümetler, yine birlik ve beraberliğimiz bozan uygulamaları sürdürdüler. AB-D emperyalistlerinin bizim gibi ülkelerdeki hedefi sürdürebilinir istikrarsızlıktır. İstikrar getiriyoruz ayağıyla, sürekli olarak bizim gibi ülkelerde bir karışıklık ve kargaşa zemini yaratırlar. 1989’da Sosyalist blok’un dağılmasıyla birlikte, ülke olarak çok daha fazla bu hissiyatı bize yaşattılar. Bu tarihten sonra başladılar, Türkiye ılımlı bir İslam ülkesi olsun, diğer İslam ülkelerine rol model olsun dediler. AB-D emperyalistleri, 1970’lerde ilkin Afganistan’daki ileri sosyalist hükümeti devirmek için Taliban örgütünü yaratmışlardı. Taliban örgütünü oluşturmak için de Pakistan’da darbe yaptırıp ilerici Butto hükümetini devirmişlerdi.  Baştan İslamcı mücahit denen bu örgüte, sonradan radikal İslamcı dendi. Ama bu örgütle AB-D emperyalistlerinin bağı hiç kesilmedi. Bu örgütlerden El-Kaide ve ondan da IŞİD meydana getirildi. Bu örgütler bölgemizdeki Irak ve Suriye’deki emperyalist saldırıda temel güç olarak kullanıldı. Ülkemizde de 12 Eylül sonrası hükümetlerin laiklik karşıtı uygulamalarıyla Fetullah Gülen cemaati denen örgüt, ılımlı İslam’ı savunuyor dendi. Desteklendi.  AKP’nin iktidarıyla bu grup ta iktidara gelmiş oldu. Devletin en kilit noktalarına, daha rahat yerleştiler. Bu düzenin aracı oldular.  4+4+4 medrese eğitim düzeninin uygulamaya geçmesi laiklik karşıtlığının zirve noktası oldu. Okullardaki bu ayrım, vatandaşlar arasında bir ayrım yaratıyor. Laiklik, vatandaşlar olarak bizleri bir arada tutan en önemli ilkedir. Demokratik düzenin birincil ilkesidir. Bu ilkeden taviz vermek halkı ayrıştırmak olur. Bu nedenle birik ve beraberlik için Laik bir düzende yaşamamız gereklidir.  Mezhep ve etnik köken farklılığı, vatandaşlar arasında bir ayrım yapma nedeni hiçbir zaman olmamalıdır. Vatandaş olarak birlik ve beraberliğimizi bozan diğer bir durum. İşverenler karşısında emekçilerin durumudur. İşverenlerin aşırı örgütlü olduğu, işçilerin aşırı örgütsüz hale getirildiği bu durum, halkımızda adalet duygusunu ortadan kaldırmaktadır. Emekçilerin örgütsüzleştirmesi, devam ettiği sürece birlik ve beraberlik sağlanamaz. Bunlarla birlikte Kamu işyerlerinde çalışan kamu çalışanları arasındaki ayrımcılık en üst düzeye gelmiştir. Kamuda yapılan bu ayrımcılıklar sonucu da Fetullahçı örgüt üyeleri, en tepe noktalara gelmiştir. Bu örgütün 15 Temmuz kanlı darbe girişimi, bu durumu aleni hale getirmiştir. Kamu İşyerlerindeki ayrımcılık esas olarak da kamu çalışanları sendikaları aracılığıyla yapılmaktadır. Deneyimin, kıdemin, becerinin esas alındığı, mobbingin olmadığı bir kamu çalışma düzeni birlik ve beraberlik ortamı sağlayabilir. Hakkımız yendiği zaman, hak arama yollarının sonuna kadar açık olduğu bir adalet düzeni de birlik ve beraberliğin sağlanması için önkoşuldur. Vatandaşları arasında ayrım yapılmayan, birlik ve dirlik olan bir düzende yaşamak hepimizin hakkıdır. ercankosmanoglu@hotmail.com  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu Arşivi