Arif Nacaroğlu
Benzemez kimse sana
Benzemez kimse sana
ARİF NACAROĞLU
anacaroglu@evrensel.net
Konuşanların, yazanların başlarına gelenleri görünce, karga tulumba evlerinden alınıp adliye koridorlarında hizaya çekildiklerini görünce, konuşmak kadar riskli olmasa da artık yazı yazarken bile korkar olduk.
Yazarak öğrenen öğrencinin, notlarını önce temize sonra daha temize çektiği gibi yazdığımızı önce okuyor, sonra bir kez daha okuyoruz. En son da basın savcısı gözüyle tekrar okuyup durumu sağlama alıyoruz. Yetmiyor, bir de editörümüz okuyup, “Şu kelime sıkıntı yaratır. Maazallah birileri üzerine alınır” gibi uyarıyor da sabaha karşı gözaltına alınma riski ile beraber gazetemizin ceza alma tehlikesini de en aza indirmeye çalışıyoruz. Tabii “Yağmur yağıyor” diyen arkadaşı İdris’i, “Bana kaz dedin” diye vuran Karadenizli vatandaşımız Temel’den aldığımız dersle, tehlikeli kelimeler listesi hazırlamadık da değil.
Gezi davasında Yargıtay Kavala’ya idam, diğerlerine 18 yıl dedi. Neyse ki(?) idam olmadığından ceza ağırlaştırılmış müebbede dönüştürüldü. Yoksa Mecliste bir zamanlar Demirel ve arkadaşlarının hoplaya zıplaya onay verdikleri Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamı gibi hoplaya zıplaya asacaklardı Kavala’yı. 20 yıl sonra belki tosunlaşmış Ak-gençler kürsülerden ağıt yakacaklardı, bugün Deniz’e, Nâzım’a yaptıkları gibi. Kim bilir?
Diğerleri? 18 yıl az mı? İnsan ömrünün 4’te biri. Hem de en verimli çağlarında. Çocuklar, eşler, anneler, babalar perişan. Suç ne? “Efendice konuşma yapmak.” Tayfun Kahraman’ın fotoğraflardaki yüzüne baktınız mı? Bu yüz nasıl kötü konuşur? Nasıl küfreder? O yüz hep zaten efendice konuşur. Gözleri güler. Çünkü dünyayı, ülkesini, halkını sever. Kendisiyle barışıktır. Karşısındakine zarar vermemek için kavgada hep dayak yer. Düşer, kalkar ama sonunda hep ayaktadır.
Gezi günleri. Bırakın çevik kuvveti, polis müdürlerini, belediye zabıtasını, belediye başkanını, emniyet müdürünü, dönemin Gezi valisi bile FETÖ’cü çıkıp, şiirlerle süslenmiş tweetler atmadı mı? Şimdi bu adamların tanıklıklarıyla oluşturulmuş dosyalarla verilen mahkeme kararları ne kadar sağlıklı? Dönemin sözü geçenlerinden biri, “Allah verdikçe veriyor” dememiş miydi?
İçim sıkıldı. En iyisi National Geographic kanalını açıp bir belgesel izleyeyim dedim. 3. Reich’ın kayıp mektupları. Hitler başbakan ama henüz istediği güce erişmemiş. Gobbels odaya dalar, “Komünistler(?) meclis binasını yaktı.” Ertesi gün tüm komünist ve sosyal demokratlar toplama kamplarına toplanır. Başka bir gün Gobbels yine odaya dalar, “Paris’te bir Yahudi elçiliğimize saldırıp elçimizi bıçakladı.” Ertesi gün meclisin kanun yapma yetkisi alınıp Hitler’e verilir ve tüm Yahudiler toplama kamplarına toplanmaya başlar. 3 milyon kişilik silahlı SA çeteleri gereğini yapmış ama fazla güçlenmişlerdir. Yerlerine daha elit(?) SS yapılanması gelecektir. Hitler SA’ların başı çocukluk arkadaşı binbaşıya silahı verip ona intihar etme özgürlüğü verir. Korkudan intihar bile edemeyen Röhm kendi silahıyla öldürülür. Hitleri oraya getiren 3 milyonluk çetenin liderleri tek tek öldürülür. İşi biten çöplüğe gider.
Baktım içim daha da sıkıldı. TRT Müzik kanalını açıp Türk Sanat Müziği izleyeyim dedim. Güzel sesli sanatçı davudi sesiyle kemana uyarak söylüyordu, “Benzemeeez kiiiiiiimse sana.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.