Arif Nacaroğlu
Algı
Yayınlanma:
Güncelleme:
Dünya iyice garipleşti. Algı yönetimi, insanların sağlıklı analiz yapamaması için yöntemler geliştiriyor. Sistem kapitalizm. Parası olan şirket kuruyor. Üretiyor ya da alıyor, sonra satıyor. Aldığı sattığı para olan, bankalar. Her yıl sonunda hesaplar yapılıyor. Gelen, giden masraf derken ortaya bir “kâr” çıkıyor.
Bilmem ne bankası hemen gazeteye ilan veriyor. “Bankamızın bu yıl kârı 1 milyar lira”. Eski parayla bir katrilyon. Diğeri altta kalır mı? “Bizimkisi daha fazla”. Hem de bu açıklamayı reklam olsun diye yapıyorlar. Oysa bu kuruluşların yaptıkları kârın büyüklüğü ürettiklerini ya da aldıklarını olması gerekenden daha fazlaya sattıkları yani bizi iyice kazıkladıkları anlamına geliyor.
Kâr nereye gidiyor? Çoğu yabancı olan şirket ortakları bölüşüyor. Oysa şirket bir yıllık kârından vazgeçse, hani dese ki, “Bu yıl kazancımızı işçilerimize dağıtalım”, bu parayla 5, 6 bin ev yapılabilir. O sistemin adı da zaten kapitalizm olmaz.
Üretenlerin de ne kadar katma değer ürettikleri işe göre değişiyor. Katma değerin en önemli unsuru işçiler. İşveren hesabını yapıyor. İstediği kazancı elde edemiyeceğine karar verirse ilk yükleneceği şey işçinin, çalışanın maaşı. Sokakta binlercesi işsiz gezen insanların varlığı en büyük kozu. Örgütlenmemiş ya da örgütleri işverenle aynı kaba pisleyen işçiler sahipsiz. Zaman zaman dayanılmaz şartların zorlamasıyla direniyorlar. İstekleri mecburen kabul edilmiş gibi yapılıyor. Sonra ortalık yatışınca işveren ufak ufak temizlik(?) harekatına girişiyor.
İşte yine rakamlar açıklandı. İstanbul Sanayi Odasının belirlediği 500 büyük sanayi kuruluşu belli oldu. İlk sırada TÜPRAŞ. İkinci Ford. Üçüncü Oyak Renault. TOFAŞ ilk onda. Listenin ilk on şirketinin neredeyse tamamı metal, demir, çelik işinde. Yani işçilerin yaşam şartlarında iyileştirme istedikleri, işçilerinin saat ücretlerine zam yapmaya yanaşmayan otomotiv firmaları. Şimdi bu firmalar gazetelere çarşaf çarşaf ilan verip işçisinin cebinden tırtıkladığı kazancı reklam malzemesi olarak kullanacak ve benim sokaktaki işsizim, ülkesinin fabrikasının yaptığı kârı, kendi kârı belleyip sevinecek.
Yok tersi olup da, “Durun ulan. Bu kadar kârı benim sayemde yaptınız. İnsanca yaşamanız için yetecek kadarını alın gerisini bizim de insanca yaşamamız için bize verin”, ya da “Madem çok kazanıyoruz. Bu parayla daha az süre çalışalım. Sokaktaki işsiz kardeşim de çalışsın. Yoksa indiririm şalterleri” dese daha güzel bir dünya başlayacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.