7 Haziran seçimi herhangi bir seçim değil

e2 Hiçbir seçim toplumların kaderi bakımından hayati derecede değildir. Yani ölüm kalım meselesi değildir. Ancak bu seçim neredeyse hayat memat meselesi haline geldi. Hem iktidarı elinde bulunduran parti ve güçler bakımından hem de Türkiye’nin demokratikleşmesi, 90 yıllık tekçi, inkarcı, asimilasyoncu, emek demokrasi ve halk düşmanı zihniyetin değişmesi için güçlü bir hamlenin eşiğinde olanlar için durum böyle. Bir seçimin bu kadar çok şey değiştirebileceği dönemler azdır. Ve bu, böyle bir seçim haline geldi. ‘Oturmuş her rejim’de sonuçta seçime girenlerden biri önde diğerleri arkadan bitirir. Ya tek başına ya da iki ya da üç parti koalisyon kurar ve sistem bir biçimde devam eder. Türkiye’de de çok seçim böyle olmuştur. Ancak kritik seçimler de olmuştur. Ülkenin geleceği üzerinde önemli yol ayrımlarına neden olan, ‘durumu değiştiren’ seçimler de olmuştur. Türkiye için akla gelenlerden biri çok partili sisteme geçişin yaşandığı dönemdir. O da çok sancılı geçmiştir. Sonuçta mevcut düzen/sistem partisi içinde çıkan başka bir parti öne çıkmıştır ve bir süre sonra da iktidara gelmiştir. Ondan sonra yaşananlara girmeye gerek yok. 1945 ve 1950’li yıllar böylesi bir döneme işaret eder. Ve sonraki sürecin şekillenişinde bu dönem hayati derecede önemli olmuştur. Kuşkusuz o dönem yaşananların dünyadaki gelişmelerden bağımsız ele alınması düşünülemez. Ama bu gün de bu böyledir. Seçimlerden sonrası, her hangi bir dönem olamayacak. O dönem, İkinci Dünya savaşı yaşanmış, Hitler faşizmi yenilmiştir. SSCB’nin yıkılmasını hedefleyen tüm kapitalist dünyanın taktığı maskelere rağmen, SBKP ve onun lideri Stalin’in dehasıyla kapitalist ülkeler arasında yaratılan çelişki, çatışma ve dengelere dayalı ataklar sonuç vermiş ve Hitler faşizmiyle birlikte onunla ittifak içinde olanlar yenilmiştir. Türkiye de Hitler Almanyası’nın bir müttefiki olarak yenilmiştir. Sovyetler Birliği’nin zaferiyle birlikte başta Kafkaslar, Balkanlar olmak üzere Asya ve Afrika yeni ulusal ve sosyal kurtuluş dalgasına kapılmıştır. Yeni bir dünya kapısı açılmıştır. İşte bu koşullarda tek partiyle daha fazla gitmenin koşulları kalmamıştır. CHP içinde başka partiler çıkar. Ama DP ilk sıradadır. Bu günkü AKP gibi. Yani, ‘yeni’ de olsalar, önceki yaşananların hep birlikte sorumlusu olan partilerdir ortaya çıkanlar. Ve geriye dönüp bakıldığında rahatça görülebileceği gibi, tüm partiler aynı kaynaktan beslenmiş ve aynı politik hat üzerinde yürümüştür. Aslında Ermeni Hınçak (SDHP) örgütünün liderleri Paramaz ve 19 arkadaşının 1915 haziranında idamından, Ermeni Soykırımı’na, Mustafa Suphilerin katlinden, 1 Mayıs’ın yasaklanarak, İşçilerin Uluslararası Birlik Dayanışma ve Mücadele Günü’nün ‘Bahar Bayramı’ olarak ilan edilmesine, Diyanetin ta 1924’de kurulup, Kur’an’ın Türk ve Sünni-Hanefi mezhebinin fikri ve zikrine uygun olarak çevirtilmesine, yani Türk-İslam Sentezinin harcının karılmasına, 1921 Anayasası’nın ya da Kanuni Esasî’nin fırlatılıp, onun yerine faşizmi yerleştirmeye uygun 1924 Anayasasının hazırlanmasına, Kürtleri inkar edip, ulusal hak talebinin İngiliz ajanlığıyla itham edilip, tekçiliğin tahsisine, Takriri Sükun Kanunu ve İstiklal Mahkemelerinin kuruluşuna, Türk Tarih Tezi ve Güneş Dil Teorisi gibi safsataların hazırlanmasına, Kürdistan’daki her hak talebinin bölücülük sayılmasına ve onlarca defa katliam yaşatılmasına ve Dersim Katliamı’na ve oradan günümüze kadar süren tüm insanlık dışı uygulamalara bu partilerin tümü karışmıştır. Hiç biri temiz değildir. Zaten 1945’e kadar hep birlikte, hareket etmişlerdir. Sonrasında da konu işçilerin, Kürtlerin, Alevilerin, farklı dil, inanç ve kültürden halkların talepleri olunca ‘tekçi’likte kararlıca tutum almışlardır. Yani, aynı tarla, aynı tohum, aynı iklimin meyveleri demek abartı olmaz. Ancak dünyadaki gelişmeler, işçi ve emekçilerin, halkların direnişi bir çok şeye etki yaptığı gibi bu partilere de etki yaptı ve yapmaya devam ediyor. Ancak, halkın kendi dinamikleriyle, işçi ve emekçilerin, halkların mücadele ve direnişiyle kendi bağımsız çizgisini oluşturmanın olanakları bakımından ilk defa yeni bir seçimle yüz yüzeyiz. Bu gün de Bölge’de ve dünyadaki gelişmeler oldukça özgün. Bir dönemin özgün hali olarak, önce sendikacılardan sonra aydınlardan oluşan, ancak dar kalan, bu günkü gibi toplumsal hayatı etkileyecek denli güçlü dayanaklar edinememiş olan TİP deneyimi bir yana bırakılacak olursa, HDP Türkiye’nin geçmişi ve geleceği üzerinde derin etkiler bırakacak bir seçime girmiş oldu. Türkiye’nin geleceği bakımından hayati derecede önemli bir seçim. Zira iktidarın, işçi ve emekçiler, ezilen halklar için daha somut bir gündem halini alabileceği yıllara kapı açılması olasılığı tüm egemenleri korkutuyor. Bazılarının “HDP, AKP ile Hükümet kuracak” ya da “HDP, AKP’yi dışardan destekleyecek” yumurtlamaları da boşuna değil! Bombalamalar bundan. Saldırganlık, kudurganlık bundan. İktidar ve tüm sistem partileri için HDP ve halk cephesi korku nedeni! Bu seçim her hangi bir seçim değil, Türkiye’nin, işçi ve emekçilerin, ezilen ve sömürülen halkların yeni bir hamle yapabilmeleri için hayati derecede önemli bir seçim.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ender İmrek Arşivi