Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu

Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu

12 Mart, 12 Eylül’ün Anasıdır..

e1 12 Mart 1971’de Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının Hükümet’e verdiği muhtıra ile Süleyman Demirel hükümeti istifa etmek zorunda kalmıştı.  Başlangıçta tam bir hükümet darbesi gibi görünmeyen 12 Mart muhtırasının bir faşist darbe olduğu, kısa süre içinde anlaşılacaktı. Ülkeyi 12 Mart’a doğru götüren süreç bir CIA tezgâhı olarak hazırlanmıştı. O yıllarda Ordu içinde de dağıtılan bir kontrgerilla teorisyeni olan David Galula’nın “Ayaklanmaları Bastırma Hareketleri Teori ve Tatbikatı” adlı kitapta, bu tezgâhın nasıl yapılacağını anlatılıyordu. Bu kitapta bir ülkede sosyal devrimlerin önüne geçmek için, bir ülkede ayaklanma var görüntüsü verilip, ilericilerin devrimcilerin nasıl önlerinin kesileceğinin ayrıntılarına giriliyordu. Yıllar sonra dönemin Dışişleri bakanı İ. Sabri Çağlayangil “12 Martta CIA vardır, hem de büyük ölüde vardır” diyecektir. 27 Mayıs ihtilali sonrasında hazırlanan 1961 anayasası, ülkemizin gördüğü en ileri anayasaydı. Kişi hak ve özgürlükleri teminat altına alıyor, işçilere toplu pazarlık ve grev hakkı tanınıyordu. Kamu çalışanlarına sendika kurma hakkı da bu anayasada tanımlanmıştı. Sağlıkta toplumsallaştırma anlamına gelen 224 sayılı “sosyalizasyon “ yasası bu anayasa hükümleri doğrultusunda çıkarılmıştı. İki meclisli parlamento, Yargıtay ve Danıştay’ın çağdaş hukuk anlayışıyla oluşturulması yine 1961 anayasası sayesinde olmuştu. Üniversiteler özerk hale getirilmişti. TRT’de yarı özerk bir kurum haline getirilmişti. Sosyalist düşüncenin özgürce ifade edilebilmesi sağlanmıştı. İşçiler bu dönmede hızlıca örgütlendiler. Toplu sözleşmeler yapıldı. Grev hakları kullanılmaya başlandı. Bu durum para babalarının işin gelmemişti. İktidardaki Adalet Partisi ve onun başbakanı Demirel anayasanın millete bol geldiğinden söz etmeye başlamıştı. Bu nedenle yapılacak anayasa değişiklileriyle o zaman yeni kurulan ve hızla örgütlenen DİSK (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonun)’in  önünün kesilmesi amaçlanıyordu. İşçiler bu hareketi durdurmak için 15-16 Haziran 1970 günü İstanbul ve İzmit sayıları yüzbinleri aşan bir kitleyle, İstanbul ve İzmit caddelerinde yürüdü. Yapılmak istenen anayasa değişikliklerinin önüne geçildi. Yine 1969 yılında TÖS de örgütlenen öğretmenler, hakları için dört gün süren boykot yapmışlardı. Üniversitelerde sosyalist düşünce hızla yayılıyordu. ABD ve NATO karşıtlığı toplumun tüm kesimlerine yayılıyordu.” Tam Bağımsız Türkiye”, “Kahrolsun Amerikan Emperyalizmi” o yılların en çok atılan sloganlarıydı.  ABD’ye bağlı 6. Filonun askerleri, Vietnam savaşını protesto etmek için Dolmabahçe’den denize atılıyordu. Devrimci öğrencilerin örgütlenmesinin önünü kesmek için kontrgerillanın işe karıştığı “Kanlı Pazar” gibi katliamlar yapılıyordu. Deniz Gezmiş dönemin en önde gelen öğrenci önderiydi. 12 Mart Muhtırasının sahibi Genelkurmay başkanı Memduh Tağmaç, 15-16 Haziran büyük işçi direnişinden sonra “Sosyal uyanış, ekonomik gelişmeyi aştı” demiştir. 12 Mart Muhtırası esas olarak ülkemizde sosyal olarak ilerlememizi sağlayan,  bu yönüyle politik bir devrim olan 27 Mayıs’a ve onun anayasasına karşı yapılan faşist bir darbedir. Bu darbe sonrasında, Türkiye’de kontrgerilla yöntemleri açıktan uygulanmıştır. Mahir Çayanların, arkadaşlarının serbest bırakılması için İsrail konsolosunu rehin alması sırasında, Başbakan yardımcısı Sadi Koçaş, Mahirlere “Eğer siz, elçiyi serbest bırakmazsanız, tüm ülkedeki solcuları toplayacağım” der. Gerçekten İsrail elçisinin öldürülmesinden sonra İstanbul’da sokağa çıkma yasağı ilan edilir, tüm yurtta adına “Balyoz” operasyonu denen operasyonla öğretmen, öğrenci, işçi her kesimden binlerce ileri, devrimci insan gözaltına alınır, işkenceden geçirilir, tutuklanır. 12 Mart döneminde Üniversite özerkliği kısmen ortadan kaldırılır. Toplu sözleşme ve grev düzeninde işvereni koruyan bazı hükümler konur. Kamu çalışanlarının sendikal örgütlenme hakları rafa kaldırılır. Her şeye karşın 12 Mart sonrasında işçi sınıfı hareketleri daha güçlü bir biçimde ortaya çıkar. Taksimde 500 binleri aşan bir Mayısların yapılması, para babalarını yine korkutacaktır. 12 Eylül 1980 darbesi, 12 Mart 1971’in tamamlayıcısı olarak, bu kez çok daha kanlı olarak gelecek ve 1961 anayasasını tamamen rafa kaldırılacaktır. ercankosmanoglu@hotmail.com  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu Arşivi