HDP Eş Genel Başkanı Buldan: Kürtler kaybederse bu ülke kazanmaz

HDP Eş Genel Başkanı Buldan: Kürtler kaybederse bu ülke kazanmaz
HDP Eş Genel Başkanı Buldan: Kürtler kaybederse bu ülke kazanmaz

 

HDP Eş Genel Başkanı Buldan: İlkesiz politikalarla Türkiye yol alamaz

  

MERSİN- YENİ ÇİZGİ: Mersin HDP İl Örgütü tarafından düzenlenen dayanışma yemeğine katılan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, AKHP-MHP Hükümetinin Türkiye’de bir rehine politikası devreye koyduğunu ve demokratik siyasete darbe vurduğunu ifade ederek, “Halk bu gerçeği gördü ve biliyor. İktidarın kendisi dışındaki tüm siyaseti tehdit eden, şiddet uygulamaya çalışan, her gün hakaret eden, aşağılayan, kutuplaşmayı, insanların birbirine nefretle bakmasını sağlayan politikalarla karşı karşıyayız” diye ifade etti.

 

ÜÇÜNCÜ YOLA OLAN İHTİYACIN NE KADAR ELZEM OLDUĞUNU GÖRDÜK

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan partisinin düzenlediği yemekte güncel konulara değindi. Çok sayıda partilinin de katıldığı etkinlikte konuşan HDP Eş Genel Başkanı Buldan şunlara dikkat çekti:

“En fazla ihtiyaç duyduğumuz şey bu dönem açısından birliktelik, dayanışma, mücadele ve direnmek. İşte HDP, Üçüncü Yol siyasetini bütün bu süreçleri gözeterek ve bu süreçlerde yaşananları bilerek hayata geçiren bir parti olarak yoluna devam ediyor. Türkiye siyasi tarihinde zor zamanların yaşandığı bu dönemde Üçüncü Yol tarifinin ne kadar önemli olduğunu ve ona olan ihtiyacın ne kadar elzem olduğunu bir kez daha gördük. Çünkü bu ülkeyi yönetenlerin Türkiye’yi ne hale getirdiğini herkes çok açık ve net olarak görüyor.

 

ÖZGÜRLÜK İÇİN MÜCADELE ORTAKLIĞI ÇAĞRISI YAPIYORUZ

Başta Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, İdris Baluken, Sebahat Tuncel, Gültan Kışanak, Osman Kavala olmak üzere bu ülkede barış adına, demokrasi ve eşitlik adına cezaevinde olan bütün arkadaşlarımızın özgürlüğüne kavuşması için muhalefet partisini mücadele ortaklığına elbette davet ediyoruz. Eğer bir ortaklık, bir katılım olacaksa bu bir mücadele ortaklığı, bir direniş ortaklığı olur. Ve ancak bu şekilde bir hareket alanı sağlanır.

 

HDP olarak iktidarın özellikle rehine siyaseti karşısındaki korkak siyaset tarzını elbette eleştirmek bizim hakkımızdır. Van’da esnafı dolaşırken birilerinin “Selahattin Demirtaş’ı da istiyoruz” demesine karşılık vermeyen ve “inşallah” demekten bile imtina eden bir siyaset tarzını eleştirmek de bizim hakkımızdır. Böylesi korkak bir siyaset tarzının, cesaretten uzak bir siyaset tarzının biz bu ülkenin değişim ve dönüşümünde etkili bir yol olmadığını düşünüyoruz. Bu ilkesiz politikalarla Türkiye’nin yol alamayacağını çok iyi biliyoruz

 

DEMOKRATİK TÜRKİYE HDP’NİN MÜCADELESİYLE VE DİRENİŞİYLE İNŞA EDİLECEK

Demokratik Türkiye HDP’nin ve demokrasi güçlerinin ortak direnişiyle, cesareti ve kararlılığıyla olacaktır. Herkes bize güvensin. Çünkü bizim yolumuz işte bu yoldur. Bu yüzden herkesin yüzünü ve yönünü HDP’ye dönmesinin artık zamanı gelmiştir. Bu ülkeyi ne hale getirdiklerini biliyoruz. Şimdi Kürtler kazanmasın diyor. İşte bu yüzden bu ülkeyi yönetenler Kürtler hiçbir yerde nefes almasın diye yeni bir savaş politikasını halkların önüne koydular. Kuzey Suriye’de yeni bir savaşın sinyalleri verilirken, batmış olan ekonominin daha da battığını ve bütün bunlardan Türkiye halklarının en olumsuz şekilde zarar gördüğünü bildikleri halde savaş politikasında ısrar eden bir iktidarı ortaydayken, bu ülkenin barışa olan ihtiyacını ve savaş karşıtlığını her yerde söylemek bizim boynumuzun borcudur. Bu ülkenin kaynaklarının savaşa aktarılması bu ülkenin ekonomisi başta olmak üzere Türkiye halklarına çok büyük zararlar verecektir. Bunu en fazla da Mersin halkı bilir. Ülkenin kaynakları savaşa değil barışa aktarılmalıdır. HDP olarak bu meseleye ve savaş politikalarına karşı yaklaşımımız budur. Hiçbir savaşa, hiçbir işgale asla onay vermeyiz. Bu ülkenin barışa olan ihtiyacını biliyoruz.

 

KÜRTLER KAYBEDERSE BU ÜLKE KAZANMAZ, TÜRKİYE DEĞİŞMEZ

İşte o yüzden bütün sorunların çözümünün diyalogdan, müzakereden, barıştan geçtiğine olan inancımızı belirtiyoruz. Çünkü Kürtler kaybederse bu ülke kazanmaz. Kürtler kaybederse Türkiye değişmez. Bu şimdiye kadar her zaman böyle oldu. Bundan önceki iktidarlar da savaş politikaları devreye koydular ama ülke hep kaybetti. Şimdi aynı yöntemle aynı sorunu çözmeye çalışanlara söylemek isteriz ki bugüne kadar bu yöntemlerle çözemeyenler gibi siz de bu yöntemlerle asla bu sorunu çözemezsiniz. Savaşın maliyetini tüm ülke en ağır biçimde ödüyor. Yeni savaşlar yeni kayıplar, yeni gözyaşları demektir. Biz bu ülkede bir gencimizin toprağa düşmesini istemeyiz. Annelerimizin gözünden bir damla gözyaşının akmasına tahammül edemeyiz. Türkiye halklarının savaş politikalarına kesinlikle hayır demesi ve buna onay vermemesi gerektiğinin altını bir kez daha çizmek isterim. Ekonomideki krizin sebebi elbette savaş ekonomisidir. Ekonominin batmasının nedeni yolsuzluk ve talan ekonomisidir, ülke yöneticilerinin ülkeyi soyup soğana çevirmesidir.

 

YASAKLARLA MÜCADELE DİYE GELDİLER EN BÜYÜK YASAKÇI HALİNE GELDİLER, NEREDEYSE NEFES ALMAYI YASAKLAYACAKLAR

Ülkeyi yasaklarla yöneten bu iktidara hatırlatmak istediğimiz bazı gerçekler var. Bu yasaklar geçmiş iktidarlar tarafından da devreye konuldu ve yasakçı politikaları sürdürenler de hiçbir zaman kazanmadı. Şimdi yine tiyatroların yasaklandığı, Kürtçe şarkı ve türkülerin yasaklandığı, festivallerin ve pikniklerin yasaklandığı ve neredeyse artık halkın nefes almasının bile yasaklandığı bir dönemi yaşıyoruz. Yasaklarla mücadele edeceğiz diye iktidara gelenlerin en büyük yasakçı olduklarını hepimiz görüyoruz.

 

İKTİDAR VARLIĞINI SÜRDÜRMEK İÇİN TECRİDİ VE SAVAŞ POLİTİKALARINI DERİNLEŞTİRİYOR

Bu ülkedeki tecrit politikasının bir çözümsüzlük politikası olduğunu herkes biliyor. İktidarın varlık nedeni de bu tecrit politikalarıdır. 4 Kasım darbesi, kayyım darbesi, seçilmişlerin tutuklanması, basına yönelik sansür, kadınlara yönelik işlenen cinayetler, SADAT’lar, çeteler tecrit ikliminin ürettiği sonuçlardır. Tecrit olmasa bütün bu bahsettiklerimizin olmayacağını hepimiz biliyoruz. 2011 ve 2015 yılları arasındaki müzakere süreçlerinde Türkiye toplumunun kazandığı, Türkiye halklarının geleceğe umutla baktığı, geleceği kendisinde gördüğü bir başka dönemi yaşadı. Tecridi daha da derinleştirerek, ağırlaştırarak bu politikalarda ısrar etmelerinin nedeni iktidarlarını ayakta tutmaktır.

 

HDP’Yİ KAPATAMAYACAKSINIZ, SUSTURAMAYACAKSINIZ

Bunun yanında kumpas davaları var. Kobanî Kumpas Davasının da HDP Kapatma Davasının da geçen gün sonuçlanan Gezi Davasının da aslında iktidarın intikam davaları olduğunu hepimiz biliyoruz. Kobanî Kumpas Davası bu ülkenin şimdiye kadar gördüğü en rezalet davalardan sadece bir tanesidir. Bir dönemin siyasi aktörlerinin tamamının rehin alındığı, büyük hukuksuzlukların yapıldığı kumpas davasında herkes gördü ki AKP hükümeti arkadaşlarımızı değil arkadaşlarımız AKP hükümetini yargılıyorlar. Mahkeme salonlarında Selahattin Demirtaş’ın da Figen Yüksekdağ’ın da Gültan Kışanak’ın da Sebahat Tuncel’in de Ayla Akat Ata’nın da ifadelerinde bu ülkenin zihniyeti bu ülkedeki Kürt ve kadın düşmanlığı yargılanıyor. Bu ifadeler üniversitelerde ders olarak verilecek niteliktedir. Sadece Kobanî Kumpas Davası da değil HDP Kapatma Davası da böyle. Ülkenin bütün halklarının, farklı inançlarının, kadınların yüzünü döndüğü HDP’yi; siyaseten baş edemedikleri, sandıklarda baş edemedikleri, meydanlarda durdurmadıkları, 8 Mart’ta ve Newrozlarda milyonlar olarak alanlara çıkan bir partiyi durduramadıkları için hukuki olmayan yollarla boş bir iddianameyle kapatmak istiyorlar. Ancak ne yaparsanız yapın HDP kapanmaz, kapattırmayacağız. Bu ülkede Türküyle Kürdüyle, Lazıyla Çerkesiyle, Ermenisiyle, Süryanisiyle, kadınıyla, genciyle bu umudu büyütmeye devam edeceğiz.  “  www.yenicizgihaber.com YENİ ÇİZGİ

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.