Gaziantepli Kadınlar; Söylecek sözümüz, değiştirecek gücümüz var! Yaşasın kadın dayanışması!

Gaziantepli Kadınlar; Söylecek sözümüz, değiştirecek gücümüz var! Yaşasın kadın dayanışması!
Gaziantepli Kadınlar; Söylecek sözümüz, değiştirecek gücümüz var! Yaşasın kadın dayanışması!

 

 

GAZİANTEP- ANIL ŞAHİN; Gaziantep Demokratik Kadın Platformu 8 Mart Dünya Emekçiler Günü nedeniyle eylem ve etkinlik düzenledi. Gaziantepli kadınlar “Söylecek Sözümüz, Değiştirecek Gücümüz Var! Yaşasın Kadın Dayanışması!” sloganıyla toplandı.

 

 

Gaziantep Demokratik Kadın Platformu tarafından düzenlenen ve demokratik kitle örgütleri ve bazı siyasi partilerin kadınlarında destek verdiği 8 Mart Dünya Emekçiler Günü basın açıklaması Kırkayak Parkında gerçekleşti. Polisin geniş güvenlik önlemi aldığı alanda

Platform adına ortak açıklamayı Eğitimsen Gaziantep Şube Eğitim Sekreteri Gül Fidan yaptı.

 

Emekçi kadınların mücadele ve dayanışma günü 8 Mart’ı, etkilerini ağır biçimde yaşadığını pandeminin yıl dönümünde karşıladıklarını ifade eden Fidan, “Ekonomik krizin etkilerinin ağırlaştığı, halk sağlığının hiçe sayıldığı, işçi ve emekçilerin korunması için önlemlerin alınmadığı, şiddet – eşitsizlik- baskı- işsizlik – yoksulluk karşısında korunmadığımız, halkın kaderine terk edildiği bir yıl yaşadık. Salgın, emekçilerin sürü bağışıklığına terk edilmesiyle birlikte adeta bir işçi hastalığına dönüştü” dedi.

 

Pandemi öncesi baş gösteren ekonomik krizin faturasını halkın sırtına yıkmak isteyen sermaye ve iktidar, pandemiyi fırsat bildiğini ifade eden Gaziantep Demokratik Kadın Platformu Sözcüsü Gül Fidan açıklamaya şöyle devam eti;

 

 

 Pandemi sürecinde sermaye kârına hizmet etmek için atılan, her adımın sonuçları kadın emekçiler için daha da ağır oldu. Bu süreçte okulların kapanması ve çocuk bakımı için çözüm bulamadığı için işi bırakmak zorunda kalan kadınların sayısı hızla arttı. Kadınlar, bu sürede üzerlerine yığılan ev içi angaryadan adeta nefes alamaz hale geldi. Bakım yükleri arttı, cüzdanlar boşaldı.

 

Çocuk, hasta, yaşlı, engelli bakımının sadece kadına özgü bir sorumluluk gibi görülüp kadının sırtına yüklenerek, bakımın kamusal bir hizmet olarak sunulmaması, sosyal destek politikalarının geliştirilmemesi, metalaştırılan hizmetlerin fiyatlarının çok yüksek olması nedeniyle kadınlar istihdamdan koptu ya da hiç istihdam alanına giremedi. Bakım maliyetlerinden kaçınmanın yolu haline getirilen bu uygulamalar kadının hane içi emeğini görünmez kılmaya, değersizleştirmeye devam ederken, emeğinin görünür ve değerli olması için gerekli ekonomik düzenlemeler yapılmadı. Bunun sonucunda kadınlar kamusal alandan, sosyal yaşamdan ve üretimden daha çok uzaklaşmak zorunda kaldı.

 

Nüfus politikaları ataerkil kapitalist sistemin ihtiyaçlarına uygun biçimde kadın bedenleri üzerinden, kadın cinselliği ve doğurganlığı denetlenerek sürdürüldü. Ülkemizde özellikle son yıllarda kadınların toplum içindeki ekonomik, kültürel ve sosyal etkinliği siyasi iktidarın bilinçli politikaları ile sürekli azaltıldı. Kadınlar, muhafazakar–feodal kültürün baskısı ile evine kapanmaya zorlandı. Kadınların istihdam ve sosyal yaşama katılım oranlarında son yıllarda görülen düşüş bunu en açık biçimde gösterdi.

 

Ülke genelinde  kadınlar, en yakınlarındaki erkekler tarafından ekonomik, fiziksel, psikolojik, cinsel şiddete maruz kaldı, her gün en az dört kadın katledildi. Tüm bunlarla beraber 2020 yılında Türkiye’de en az 300 kadın öldürüldü, 171 kadının ölümü ise şüpheli olarak kayıtlara geçti. Antep’te son bir yılda Duygu Delen, Sezay Koçak, Feyza Nur Sağlam gibi birçok kadın intihar ettiği söylenerek şüpheli bir şekilde hayatlarını kaybetti.

 

Her gün vahşice işlenen bir cinayet haberi alıyoruz, iktidar ise bu gerçeklik tablosuyla dalga geçer gibi ‘Salgın döneminde kadına yönelik şiddet azaldı’ diyor. Devlet kadınları korumak adına etkili bir adım atmazken, eskimiş müjdelerle adeta göz boyamaya çalışıyor. Cezasızlık, korumasızlık ve hukuksuzluk nedeniyle kadına yönelen şiddet konusundaki istatistikler, dünya genelindeki bir insan hakları felaketini ortaya koyuyor. Kadınların insanlık dışı yöntemlerle, vahşice, toplumun, devletin gözü önünde öldürülmesi ve kadına yönelik şiddetin faillerinin, yargı ile “tahrik” adı altında indirimlerle serbest bırakılması, şiddeti ve kadın cinayetlerini körüklüyor.

Kadını kontrol altına almayı hedefleyen, kamusal alandan uzaklaştıran sistem; üniversitelerde, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesini toplumsal değerlerimize ve kabullerimize uygun olmadığı gerekçesiyle durduran,  Türkiye’nin imzalamış olduğu CEDAW-Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına ilişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesine ve Kadına Karşı Şiddetin ve Aile içi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin İstanbul Sözleşmesine karşı olan anlayışla kadına yönelik şiddet kışkırtılmaktadır.

 

8 Mart, dünyanın neresinde olursa olsun kadınlara uygulanan sömürüye, ayrımcılığa, baskıya karşı yürütülen, kadın haklarının kazanılmasında verilen direnişin simgeleştiği bir mücadele günüdür. Eşitsizliğin, sınırsız tüketimin, sömürünün, yoksulluğun sistemleştiği patriyarkal kapitalizmin, kadın ile kurduğu "ucuz emek- kutsanmış annelik" ilişkisinin neoliberal politikalarla tüm dünyada yeni kölelik koşullarını dayattığı böylesi bir dönemde, kadının varoluş mücadelesi çok daha anlamlı bir hale gelmiştir.

 

Taleplerimiz  açık ve net:

  • Kadınlar ve LGBTİ+ lara yönelik her türlü ayrımcılığı ve şiddeti önleyen yasal düzenlemeler acilen yapılmalı, İstanbul Sözleşmesi’nin tartışılmasına son verilmeli, 6284 sayılı yasa etkin bir şekilde uygulanmalı,
  • Çalışma hayatında kadına yönelik her türlü ayrımcılık terk edilmeli, esnek çalışma biçimlerine, cinsiyetçi iş bölümüne, ücret eşitsizliğine son verilmeli güvenceli, düzenli işler yaratılmalı,
  • Yetki ve karar mekanizmalarında eşit temsiliyetin hayata geçmesi sağlanmalı,
  • Bir sağlık ve sosyal hak olarak kürtaj hakkının kullanımını engelleyen fiili uygulamalardan vazgeçilmeli, güvenli ve parasız kürtaj olanakları sağlanmalı,
  • Kadınlar regl döneminde en az iki gün ücretli izinli olmalı,
  • Kadın istihdamın önündeki engellerden olan çocuk, hasta, yaşlı, engelli bakımı kamusal hizmet olarak sunulmalı, ev işlerini kadının üstünden alacak sosyal politikalar uygulanmalı,
  • Kapatılan kamu kreşlerinin yanı sıra tam zamanlı, ücretsiz, nitelikli ve anadilinde hizmet veren kamu ve mahalle kreşleri açılmalı,
  • ILO 190 sayılı sözleşme uygulanmalı,
  • Kadını eğitimden, istihdamdan, yaşamdan koparan, çocuk yaşta evliliklerin hızla artmasına yol açan 4+4+4 eğitim sistemi hemen iptal edilmeli,
  • 8 Mart kadınlar için ücretli izin günü sayılmalıdır.
  • Gözaltında çıplak arama işkencesine son verilmeli, yapılan bu insan hakları ihlalleri için derhal cezai işlemler başlatılmalıdır.

 

Kadınların eşit ve özgür olduğu, sömürünün baskının ortadan kaldırıldığı bir gelecek için,

Hayatlarımıza sahip çıkmak için,

Savaş ve işgal politikalarına geçit vermemek için,

Demokrasi ve barış için,

Emeğimiz, bedenimiz ve kimliğimiz bizimdir demek için,

Doğamıza ve yaşam alanlarımıza sahip çıkmak için,

Emeğimizi ve hayatı örgütlemek için,

Tüm kadınları, gökkuşağı gibi tüm renklerimizle bir arada olmaya, haklarımıza ve yaşamlarımıza sahip çıkmaya, birlik olmaya ve örgütlü mücadeleye çağırıyoruz.

Evde, işte, okulda, tarlada, fabrikada, atölyelerde, emeği ve hakları için mücadele eden tüm kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyoruz. wwww.yenicizgihaber.com YENİ ÇİZGİ 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.