Ender İmrek
Soma; Kaza değil katliam...
Yayınlanma:
Güncelleme:
İşçi sınıfımızın ve emekçi halklarımızın başı sağ olsun!
Tersaneler, inşaatlar, atölyeler, fabrikalar tek tek, üçer üçer, bazen onlarca işçiye mezar oluyor. Ne yazık ki, Türkiye, ‘iş kazaları’ denilen iş cinayetlerinde, işçi ölümlerinde dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olmaya devam ediyor.
Ankara OSTİM’de, İstanbul Bayrampaşa’da, Elbistan Termik Santralinde katledilen işçilerin hesabı verilmedi. Kocaeli, Van depremlerinde de devletin tutumu akıllardadır.
Kozlu’da, Karadon’da, Armutçuk’ta ve daha birçok maden ocağında katliamlara kurban edilen işçilerin hesabını vermeyen sistem, ısrarla sürdürdüğü özelleştirme ve yağma yasalarıyla yeni katliamlara zemin hazırlıyor.
Kapitalizm sürdüğü sürece işçi sınıfının iş cinayetlerinden kutulamayacağı gerçeği bir yana, AKP Hükümeti iş cinayetlerinde kendinden önceki tüm hükümetlere rahmet okutmuştur.
İşçi sağlığı ve güvenliği alanında gerekli yasal ve fiili düzenlemeleri yapmak, bu tür katliamlar karşısında patronları en ağır cezalara çarptıracak mekanizmalar oluşturmak yerine, bir iki mühendisi günah keçisi ilan edip, işin içinden sıyrılmaya kalkanlar, yeni ve daha büyük cinayetlere zemin hazırlamaya devam ediyor.
Türkiye, Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) 176 numaralı ‘Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi’ni hâlâ imzalamadı. Kapitalizm ve onun sürdürücüsü AKP Hükümeti ve sistem partilerinin tümünün bu yaşananlardan sorumlu oldukları gerçeği hiçbir biçimde karartılamaz.
Yakılan ağıtlar, geçici ve göstermelik yaklaşımlar bu gerçeği karartamaz.
Soma’da madende katledilen işçi sayısı 284 olarak veriliyor. Ne yazık ki, madenin derinliklerinden çıkarılmayan işçi cesetleri var. İlk günden beri ne ocağa inen işçi sayısı ne de çıkan işçi sayısı verilebiliyor.
Başbakan Soma’da yüzlerce işçinin cenazelerinin taşındığı bir zamanda madenlerdeki işçi katliamlarına ilişkin verdiği rakamlar, hükümetin işçi sınıfına ve emekçilere hangi gözle baktığını bir kez daha gösteriyor.
19. ve 20. yy’dan işçi katliamları örnekleri veren Başbakan Erdoğan, bir yandan kapitalizmi kutsarken, diğer yandan da “Çağ atladık” dediği Türkiye’nin-sınıflardan biri olan burjuvazi için gerçeği ifade ederken- işçi ve emekçiler için 19. ve 20. yy’daki yaşam ve çalışma koşullarına denk düştüğünü de itiraf etmiştir.
Soma maden işçileri katliamının sorumlusu olan Hükümet cenahından hiçbir istifa olması bir istifa olmaması bir tarafa, Başbakan Erdoğan’dan Bakanlara, müsteşarına, korumalarından polis ve asker güçlerine, sözcülerine kadar işçilere ve halka kin ve nefretle bakmaktadırlar. Her sesini çıkaran işçi ve emekçiye ve yakınına şiddetle yanıt vermekte, saldırı ve hakarette bulunmaktadırlar. Soma’da sergilenen tutum, AKP Hükümetinin işçi, halk ve emekçi düşmanlığını gösteren çarpıcı bir fotoğraf sunmaktadır.
Hükümet, patronlar ve yandaş medya ağız birliği etmişçesine gerçeklerin üstünü örtmeye, bilgi kirliliği yaratarak, katliamın esas nedeni olan taşeron sistemini, kuralsız çalışmayı, 130 dolara mal edilen kömürün 23 dolara mal edilmesi gerçeğini gizlemek istemektedir.
Başbakan gittiği Soma’da Soma Holdingin Genel Müdürü gibi hareket etmeyi bir görev bildi. Acı, feryat ve isyan içindeki işçi yakınlarını tekmeleyen Başbakan Müsteşarına, Başbakanın tartakladığı söylenen işçi yakınları eklendi.
Bakanlar, Hükümet sözcüleri Cumhurbaşkanı ve bilumum AKP cenahı birinci derece sorumlusu oldukları bu katliamın üzerini kapatmak için daha önce sorumlusu bulundukları katliamlardaki tutumlarını tekrarlıyorlar. MHP ve CHP’nin ‘sağduyulu davranmak’ adına gösterdiği tutum ise kapitalist sistemi kutsamaktan öteye geçmemektedir.
* * *
Geçen haftaki yazıyı, bu hafta devam etmek üzere şöyle bitirmiştim:
“Emek, barış ve demokrasi güçleri yeni bir dönem ve bir kez daha büyük bir sorumlulukla karşı karşıya. Ve cumhurbaşkanlığı seçiminde tüm gözler, günümüzün en kapsamlı demokratik ve halkçı cephesi olarak HDP’nin üzerinde.”
Yazıya bu kapsamda devam etmek mümkün olmadı.. Zira Soma maden işçileri katliamı, hepimizin yüreğine ateş düşürdü. Bu katliamların sorumlusu olan kapitalist sistem ve onun sürdürücüsü tüm düzen partileri karşısında emek, barış ve demokrasi güçlerinin birliği ve ortak mücadelesine olan ihtiyaç, Soma işçi katliamıyla birlikte bir kez daha kendini gösterdi.
Kürt özgürlük direnişi, Gezi direnişi ve Soma maden işçileri katliamından sonra ortaya çıkan işçi ve emekçi öfkesi karşısında markete sığınan bir Başbakan ve adım adım sıkışan bir Hükümetle karşı karşıyayız.
Ve dağınık güçleri hızla birleştirme zamanı...
(evrensel)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.