Ender İmrek
Sennur Sezer emeğin ve özgürlüğün sesiydi
Yayınlanma:
Güncelleme:
Sennur Sezer, hiç beklenmedik bir anda aramızdan ayrıldı.İnsanın inanası gelmiyor.
Öyle ansızın. Düşmeden, sendelemeden… Yaşadığı gibi, kanat çırpar gibi...
Görüşmeler uzayınca, genellikle biz arardık onu ve Adnan Özyalçıner’i.
Ama bu defa daha birkaç gün önce gecenin bir vaktinde Sennur Abla aradı bizi.
Adnan Abi, dün “Vedalaşmak gibi bir arama oldu” diyor.
Güçlü, dirençli, umut ve güven kaynağıyken kayıp gitti.
Yazmaktan, üretmekten, mücadeleden başka bir kaygısı olmayan, tüm yaşamını işçi sınıfına ve ezilen halklara adamış bir şair, yazar ve devrimciydi.
Sadece bizim cepheden değil, karşı cepheden de izlenen, iki arada bir derede kalanların da izlemeden edemedikleri biriydi Sennur Sezer.
Çok yönlü bilge kadın…
Hiç yalpalamayan, coşkun bir devrimci kadın…
Yazdıklarını yaşayan, yaşadıklarını yazan, emek dünyasının duru pınarıydı.
Duru, gürül gürül akan…
Sennur Sezer, söz ustası olmakla kalmayan, sözü gediğine koyandı.
Makam, mevki, kural, kaide hesabı yapmadan, durgun suya taş atıp, oluşan halkalara şiir yazandı. Soran, sorgulayan, direncin kaynağıydı.
Hep bildiği gibi yaşayan, bildiği gibi konuşan, dövüşen, yazan, söyleyen tavrıyla bilinir.
İki sınıfın kavgasında, işçi sınıfının ve emekçilerin, ezilenlerin şairiydi.
Dilsizlerin dili, dengbejlerin dostuydu.
7 Ekim günü öyle ansızın ayrılıp gitti.
Büyük bir boşluk bıraktı.
Onun boşluğu günler geçtikçe daha çok duyumsanacak, anlaşılacak.
Bir şair kaybediyorsunuz.
Bir yazarı, bir sosyalisti...
Hem de Sennur Sezer’i…
İnsanın dili varmıyor söylemeye…
Her zamanki iş bitiriciliğiyle, aceleciliğiyle...
Söylenmesi gereken sözü en güzel sözcükleri inci gibi dizerek, her yerde ve her koşulda söyleyebilen, içi dışı edebiyat ve yaşam dolu bir insan kayıp gitti gözlerimizin önünden.
Bir şair, bir yazar, bir bilge kadın…
Bunun ne kadar büyük bir kayıp ve acı olduğu yetmezmiş gibi, bir de yoldaşınızdan, ablanızdan, aileden birinden ayrılıyorsunuz.
Sennur Sezer edebiyat camiası içindeki sınıf temsilcisidir.
Gençliği, işçiliği ve TİP’teki mücadelesiyle büyük fırtınalardan geçmiş ama pusulasını yitirmeden yoluna devam etmeyi bilmiş ve nerede sebat etmesi gerektiğini bilen bir işçi kadın, bir aydın olarak parlayan bir yıldız.
Kadının ezilip, itildiği feodal, kapitalist dünyanın içinden gelip de bu denli güvenli bir kadın olabilmek kolay olmasa gerek! Bu denli gururlu ve kadını bu denli yalın temsil edebilen bir kadındı Sennur Sezer.
İşçi sınıfı davasının, emek dünyasının, kadının, aşkın, sosyalizmin şairi ve yazarıydı.
Hep yaşamdan, direnişlerden, grevlerden, baskıya, sömürü ve zorbalığa karşı verilen, eşitlik, özgürlük ve sosyalizm mücadelesinin içinde oldular ve oradan beslendiler.
Açın bakın yeniden şiirlerine ve yazdıklarına, hava gibi, su gibi, toprak gibi, sevda, aşk, devrim ve sosyalizm gibidir.
Yazmak için mutlaka o dünyanın içinden biri olmak gerekmez ama Sennur Sezer’i o denli güçlü kılan yanı, onun sınıfın içinden gelen bir işçi şair oluşuydu.
Onu ilk 12 Eylül zindanlarında okumuş, sevmiştim.
Sonra yoldaş olduk. Sennur Ablamız oldu.
Adnan Özyalçıner ile onun aşkı ve ilişkileri, tüm aşıklar için fısıltı konusu oldu.
Onlara gıpta ettik.
Sennur Sezer için, bu büyük şair için güzel sözler, güçlü mesajlar verildi.
Ona her güzel söz, her içten duygu yakışır.
Ancak sanırım Sennur Sezer’i ta TİP’ten bu yana tanıyor olan Oya Baydar’ın onun için söyledikleri en çarpıcı sözler.
Şöyle diyor; “Sennur için söyleyebileceğim ilk şey, bir kuşağın, bir çevrenin hep dik durmuş insanlarından biri olduğudur. Bizim çevremizin hiç yalpalamadan, tavrını hiç değiştirmeden aynı noktada her zaman haktan yana, her zaman özgürlüklerden yana, asıl en önemlisi de yoksul halkın, ezilenlerin, mağdurların sesi olmayı başarmış biriydi.”
Sennur Sezer’i hep sevgiyle, aşkla, coşkuyla, mücadeleyle anacağız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.