Ender İmrek
‘Ne olur, bu bir rüya olsun!’ ya da Türkiye’nin vaziyeti
Yayınlanma:
Güncelleme:
Geçen haftaki yazımızın başlığı ‘Çığırından çıkan Hükümet!’ti. AKP Hükümetinin politikalarının sonucu olarak son bir hafta içinde yaşananlar ve Hükümetin takındığı tutum, onun giderek zıvanadan çıktığını gösteriyor.
Özgecan’ın bir erkek cinayeti sonucu olarak ve kadınların ısrarla ‘Kadın cinayetleri siyasidir’ gerçeğini ispatlarcasına katledilmesinden sonra Hükümetin takındığı tutum yeni kadın cinayetlerine de yol vermektedir.
Mini etek tartışmaları, Cumhurbaşkanının feministlere yönelik saldırgan, hakaret eden, bir ‘Bunların katli vacip’ demediğinin kaldığı, ‘Kadının erkeğin emaneti’ olduğuna yeniden vurgu yapması.
Başbakanın ‘Kadınları biz koruyacağız’ biçimindeki izahatı, Bakan Ayşenur İslam’ın idamdan, hadıma ve pembe otobüsten daha bir çok akla ziyan buluşa varan yaklaşımları... Ve bunlar gibi daha bir çok tutum, Hükümetin yaşananlardan hiçbir şey anlamadığı ve bir sonuç çıkaramadığını değil, ne yaptığını bildiğini ve bu politikayı özel olarak tercih ettiğini gösteriyor.
Kadıköy’de salı akşamı başka bir katliamla sarsıldık. TBMM’de görüşüldüğü saatlerde, ‘İç Güvenlik Yasasına Hayır’ etkinliğinden dönerken, evinin ve aynı zamanda Yeldeğirmeni Dayanışmasının çalışmalarıyla gün yüzüne çıkan Don Kişot İşgal Evi’nin bulunduğu bölgede, arkadaşlarıyla oynadıkları kartopunun camına değdiği bir esnaf tarafından, Gazeteci Nuh Köklü kalbinden bıçaklanarak öldürüldü.
Nuh, can verirken “Ne olur, bu bir rüya olsun” dileğinde bulunmuş. Özgecan’ın can verirken neler söylediğini düşünmek bile insanı mahvediyor. Ne yazık ki, Nuh kurtarılamadı. Ülkenin üzerine çöken karabasan Nuh’u da aramızdan aldı.
Tıpkı Gezi direnişindeki devrimciler gibi, 6-7 Ekim Kobanê Dayanışması eylemlerinde, Lice’de, Cizre’de katledilenler gibi, Özgecan gibi, Kader gibi Nuh da AKP Hükümetinin sürdürdüğü toplumu kutuplaştırıcı ve düşmanlaştırıcı politikalarının, bindirilmiş kıtalar hesabının kurbanı oldu.
Aslında Nuh’un can verirken, son sözleri olarak dudaklarından dökülen “Ne olur, bu bir rüya olsun!” sadece naif bir ifade değil, aynı zamanda yaşadığımız Türkiye için bir durum saptaması gibidir.
Nuh, adeta bu gün Türkiye’de yaşadığımız ortama vurgu yaparak aramızdan ayrılmıştır.
Bir süreden bu yana AKP Hükümeti eliyle yaratılan ortam ve yaşananlar bu soruyu hak etmiyor mu? Şu kısacık günlerde yaşadıklarımız için başka ne söylenebilir ki!
Özgecan’ın vahşice katledilmesi, Nuh’un salyalı bir katil tarafından öldürülmesi, TBMM’de yaşananlar, Cumhurbaşkanına hakaretten her gün gözaltı ve tutuklanmaların bu defa ÖDP üzerinden sürüyor olması bize adeta bir kez daha, hem de gözümüze soka soka ne yapmamız, nasıl yapmamız gerektiğini göstermiyorsa, ne!
Eğer gerçekten bir katil arayacaksak, tetikçilerden ötesine bakmalı, bu seri katliamlar yaşadığımız ülkede, katil üretmeyi sürdüren politikalar karşısında gerçekçi bir tutum almalıyız.
AKP Hükümetinin, özellikle baş imamın fetvalarıyla zehirlenen bir bölüm esnafın nasıl kindar, nasıl tahammülsüz, nasıl kendinden farklı düşünenlere yaşam hakkı tanımadığını, nasıl “gerektiğinde polis olabileceğini”, MİT olabileceğini, asker olabileceğini dahası SS olabileceğini de, övgüler alan palalı esnaftan sonra bir katilin suretinde görmüş olduk.
Peki ya TBMM’deki çılgınlık!
Özgecan için timsah gözyaşları döküldüğü bir zamanda HDP’li kadın milletvekillerine saldırı, ‘Meclis Tokmağı’nın devreye sokulması, HDP ve CHP milletvekillerinin yumruklanması İç Güvenlik Yasası’nın TBMM’den geçirilmesi için AKP vekillerince ölümüne başlayan kavga ise önümüzdeki günlerin nelere açık olduğunu göstermektedir
TBMM’de yaşanan vahşet aynı zamanda başka bir gelişmeye, işlerin artık nereye vardırılmak istendiğinin ön uygulaması gibi. Anlaşılan seçim yaklaştıkça ve halk muhalefetinin özellikle HDP ittifakıyla dalga dalga yayılıp, büyümesiyle bu çılgınlık ölçüsüz bir boyuta ulaşacaktır.
Ancak, her şeye rağmen Türkiye halklarından yana, eşitlik ve özgürlükten yana esmektedir. Hava işçilerden, emekçilerden, ezilen ve sömürülenlerden, kadınlardan, Kürt halkından, Alevi yurttaşlarımızdan, katliamlara, soykırımlara uğrayan halklarımızdan yana esmektedir.
Hem işçi ve emekçi cephesindeki hareketlenme, toplumda yaygınlaşan mücadele ve direniş tutumu, hem Kürt sorununda gelip bir yere dayanan ‘çözüm süreci’ karşısında Kürt hareketinin sürdürdüğü mücadeleci yol arayışı, hem Alevi yurttaşların yönelimi ve seçim öncesi büyüyen ittifak bize, güzel günlerin habercisi gibi!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.