Bu yangını işçiler ve halklar söndürebilir

Türkiye ortasına atıldığı yangının içinde cayır cayır yanıyor. Bu kirli politikaların körüklediği kirli savaşa dur demek için işçi ve emekçilerin, tüm halkların el birliği etmesi gereken bir sürecin içindeyiz. İşçi sınıfının kayıtsız kalamayacağı, tümü işçi ve emekçi, ezilen ve sömürülen halkların evlatlarının ölümüne seyirci kalamayacağı günlerden geçiyoruz. İşçi sınıfının savaşa karşı bir gün, bir saat, bir dakika ama hep birlikte bir şey söylemesi bu gün değilse ne zaman! Sendikaların barış, eşitlik ve kardeşlik diye ayağa kalkmaları gerekmiyor mu? İşçiler fabrikalarında, iş yerlerinde üretirken, ya da öğle saatinde veya iş çıkışında savaş değil, barış ve demokratikleşme, eşitlik ve kardeşlik diyerek ses çıkarabilirse işte o zaman her şey daha da farklı olacaktır. İktidar hırsına, bu iktidar yangınına seyirci kalınamaz. Fabrikada Kürt, Türk, Laz, Çerkes, Alevi, Sünni, Ermeni… Her halktan ve her inançtan birlikte çalışan işçiler bu kirli politikalara bu gün karşı çıkmayacak, barışı ve kardeşliği ağız dolusu dile getirmeyecekse ne zaman! Tüm makamları, tüm köşebaşlarını kapan, tüm zenginlikleri, lüksü ve safahatı kendi çocuklarına ve yakınlara layık görenlerin şehitlik makamından bu kadar uzak durmaları, çocuklarını onun ihtimal dahilinde olduğu hiçbir yere yaklaştırmayıp, onu sadece yoksul halk çocuklarına teslim etmelerinin altındaki nedenleri ilk sorgulaması gerekenler işçi ve emekçiler olmayacaksa kim olacak! İşçi ve emekçilerin bu gidişata dur demeleri için daha çok nedeni bulunmaktadır. Çünkü ateşin ilk yaktığı ve yakacağı kesim işçiler, emekçiler, halklar olacak. Bu gün yaşadığımız ne ise onun katbekat büyüğünü işçiler ve emekçiler olarak halklar olarak yaşamak zorunda kalacağız. Savaşa karşı yükselen sesler, itirazlar, barış çığlıkları, ‘Analar ağlamasın’ feryatları karşısında işçi ve emekçilerin daha güçlü bir sesle katılmaları sınıfa yakışan bir tarihi tutum olacaktır. Renault, TOFAŞ işçileri, dün metal iş kolunda ayağa kalkan işçiler başta olmak üzere her iş kolundan işçiler demokratik Türkiye, halkların eşitliği ve kardeşliği için seslerini duyurmak için bir adım daha atamazlar mı? Bu gidişata dur demek barış, eşitlik ve kardeşlik için sorumluluk almak sendika, ücret, sosyal haklar ve diğer tüm haklı talepler kadar doğru, haklı ve gerçekçi bir talep değil mi? İşçi ve emekçilerin yaşadıkları ülkenin barış, kardeşlik ve eşitlik içinde yaşanan bir ülke olması için kıllarını kıpırdatmıyorsa burada bir sorun yok mu? İşçilerin yükselen feryatlara kulak vermesi, yürekten dinlemesi ve buna uygun bir tutum alması gerek. Ve bu gün artık bir zorunluluk halindedir. Türkiye’yi ateşe verenler ve uyguladıkları yanlış politikalarla ateşe benzin taşıyanlar bunun sorumluluğunu Kürtlerin üzerine atarak kazanç elde etmeyi umsalar da gelişmeler artık farklı bir duruma işaret ediyor. Kürtleri yakarak, savaşı onların üzerine yıkarak, Kürt illerini, ilçelerini, köylerini, ormanlarını ateşe vererek bir yere varılamayacağı bir kez daha görülüyor. Daha çok asker ve polis cenazesi taşıyarak, daha büyük bayraklar asarak, daha büyük nutuklar atarak Türkiye halklarını kendi iktidarlarının esiri yapacağını sananların tepetaklak gidecekleri bir sürece girdik. Savaşı ve şiddeti büyüten ve her gün yeniden yeniden körükleyen politikaların kaynağı artık daha açık anlaşılır oluyor. Baksanıza biri çıkıyor, “Erdoğan’ı başkan yapsaydınız tüm bunlar başınıza gelmeyecekti” diyebiliyor. Bir başkası çıkıp “Seni başkan yaptırmayacağız” dediniz, “Sonuçlarına katlanacaksınız” mealinde sözler edebiliyor. Öncesinde başlayan ancak 7 Haziran’dan bu yana Türkiye’yi kan ağlatan, memleketi ateşe veren tüm gelişmelerin sorumlusu nedeninin sarsılan iktidarları olduğunu açık seçik izah ediyorlar. “Bizim iktidarımız, bizim saltanatımız sarsılamaz, biz her hangi bir hükümet değiliz, biz seçimle geliriz ama nasıl gideceğimizi biz belirleriz” demeye getiriyorlar. Ama o kadar da kolay değil. Bu ülkenin işçileri, emekçileri, ezilen halkları var!  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ender İmrek Arşivi