Ecz.İrfan Demirci

Ecz.İrfan Demirci

Biz sahip çıkmalıyız

i1 Gezi olayları ve hükümet – cemaat çekişmesi sonucu iktidar, peş peşe antidemokratik diyebileceğimiz yasalar devreye sokuyor. İktidar kendini bu gün korumak, yarını için de yargıdan uzak tutmak istiyor. Tepkiler, eleştiriler, uyarılar hepsi havada kalıyor. HSYK düzenlemesi, internet kullanımına getirilen sınırlamalar ve sonuncusu da MİT faaliyetleri ve çalışanlarının sorumluluklarına ilişkin yapılan değişiklikler. Daha özgür bir ülkeye doğru gidecekken tam tersi sınırlamaların olduğu, yasakların olduğu, siyasetin iktidar kanadının ve onlara bağlı olanların korunduğu antidemokratik bir yapıya doğru yol alıyoruz. Geçen ay başbakanın Brüksel ziyareti sonrası Avrupa Birliği-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Helene Flautre, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'deki siyasi gelişmelerle ilgili sorulara "ikna edici" cevaplar veremediğini söyledi; “Ülkesinde yargı ve emniyette yaşanan dramatik görev değişiklikleriyle ilgili hususi sorularla karşılaştığında, AP vekillerini ikna edici cevaplar veremedi. Erdoğan, tıpkı Gezi olaylarını bertaraf etmek için kullandığı argümanları kullanarak, yolsuzluk soruşturmalarını ülkesindeki istikrarı bozmak isteyen dış bir girişim olarak yorumluyor. Yargının yeniden düzenlenmesinin meclisteki çoğunluğun egemenlik alanına girdiğini savunuyor,” diyor. Avrupa Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Stefan Füle, hükümete iki kez mektup gönderdi. Füle bu mektupların ilkinde Adalet Bakanı’nın HSYK’yı fiilen kontrol etmesine izin verildiğini kaydetti. Bu durumun Türkiye’de yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile güçler ayrılığı konusundaki endişeleri ciddi şekilde artırdığını vurguladı. İkincisinde “Türkiye’de Kopenhag kriterlerinin önemli bir unsuru olan yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı ve Türkiye’de güçler ayrılığı konularında ciddi endişelere yol açmaktadır” tespitini paylaştı. ABD'li 80 tanınmış isim ABD Başkanı Obama'ya Başbakan Erdoğan’la ilgili eleştirel bir mektup yazdı. Mektupta Gezi protestolarına ve ayrıca yolsuzluk soruşturmalarına karşı olarak Başbakan Erdoğan'ın cevap veriş tarzından doğan endişeler dile getiriliyor. Mektup, Erdoğan'ın bu iki olaya karşı da davranış tarzının, "Türkiye'deki mükemmel olmayan demokrasiyi bir otokrasiye çevirme tehlikesiyle" karşı karşıya bıraktığını ifade ediyor. 12 Eylül sonrasında darbecilerin uygulamalarına karşı da AB den ABD den benzer sesleri çok duyardık. Demokratikleşmeden, demokratik haklardan söz edilip uyarılar yapılır ve askerler üzerinde baskı kurmaya çalışırlardı. Ne garip ki bu 2014 de “ileri demokrasiyi yakalamaya çalışan ve askerin vesayetini kaldıran Türkiye’ye de!” benzer sözlerle baskılar kurulmaya çalışılıyor. Otuz beş yıl sonra da batılıların bizim demokrasimize ilişkin uyarıları hoşumuza gidebilir. Onların kaygıları ile ortaklaşabiliriz. Unutulmaması gereken 12 Eylül’de de olduğu gibi onların, Atatürk ilke ve devrimleri ile Cumhuriyetimizin değerleri ve laik, çağdaş Türkiye ile ilgili endişeleri olamaz. Ukrayna’da görüyoruz; batıya bağlı onların kendi değerleri ile uyum sağlayabilen yapılar önemlidir, bu uyarıları yapanlar için Kendi özgürlüklerimize, demokrasimize, Mustafa Kemal Türkiye’sine sahip çıkacak olanlar bizleriz. Biz sahip çıkabilirsek özgür, demokrat, çağdaş ve aydın olabiliriz.    

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ecz.İrfan Demirci Arşivi