KESK Mersin Sözcüsü Göncü “OHAL işlemleri inceleme komisyonu suç işliyor, lağvedilsin”

KESK Mersin Sözcüsü Göncü “OHAL işlemleri inceleme komisyonu suç işliyor, lağvedilsin”
KESK Mersin Sözcüsü Göncü “OHAL işlemleri inceleme komisyonu suç işliyor, lağvedilsin”
MERSİN-BEKİR ŞAHİN;  KESK Şubeler Platformu A.Dönem Sözcüsü SES Şube Eş Başkanı Özge Göncü, Anayasal suç işleyen OHAL işlemleri inceleme komisyonunun derhal lağvedilmesini istediklerini belirterek, “OHAL KHK’leri ile 135 bini aşkın kişi fişleme, müdür/kurum kanaati, sosyal medya paylaşımları, sosyal çevre soruşturması, sendika üyeliği, banka hesabı vb. gibi normal koşullarda asla suç olmayan gerekçelerle kamudan ihraç edildi. Hukukun temel ilkeleri ayaklar altına alındı. KHK’ler ile gerçekleştirilen ihraç işlemiyle genel hukuk değerleri ve ulusal mevzuat gereğince tanınan haklar yok sayıldı” dedi. Sözcü Göncü, “Komisyonun kararlarında da sabit olduğu üzere KESK’lilerin ihraçlarının ana nedeni anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan sendikal eylem ve etkinliklere katılmalarıdır. Demokrasinin işlediği bir yerde temel hak ve özgürlüklerin kullanımı bırakın ihraç edilme gerekçesi olmayı, soruşturma konusu bile yapılamaz” dedi. KESK Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü SES Şube Eş Başkanı Özge Göncü, KESK şube başkanı ve yöneticileriyle birlikte düzenlenen basın toplantısında ortak açıklamayı okudu. 15 Temmuz’da yapılan darbe girişimi her şeyden önce ezilenlerin, emekçilerin ülkemizde on yıllardır büyük bedeller ödeyerek elde ettikleri demokratik kazanımlara yönelik gerçekleştirildiğine vurgu yapan Göncü, “Sadece darbe girişimi ile ilgili olarak, sınırlı süre için “tedbirler” alması gereken düzenlemeler yerine Türkiye’nin siyasal-toplumsal yapısını değiştirmeye dönük kalıcı düzenlemeler KHK’ler eliyle yapılmıştır. Şimdi de Cumhurbaşkanlığı Kararnameleriyle yapılmaktadır. OHAL’in sadece adı kalkmış, ruhu ve uygulamaları korunmuştur. OHAL işlemleri İnceleme Komisyonunun kurulması üzerinden tam iki yılı geride bırakmış olacağız.  Üçüncü yılına giren OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonu, 23 Ocak 2017 günü 685 sayılı OHAL KHK’si ile iki yıl süre içinde kamudan ihraç edilmiş yüz binlerce kamu emekçisinin ihraç başvurularını değerlendirmek ve karar altına almakla yetkilendirilmiştir” dedi. YASALARA VE ANAYASAYA AYKIRI BİR SÜREÇ İŞLİYOR 15 Temmuz sonrasında idarenin keyfi kararları ile hukukun nasıl katledildiği, temel sendikal hak ve özgürlüklerin kullanılmasının bile ‘suç’ kapsamına alınarak doğrudan cezalandırma yöntemlerinin nasıl hayata geçirildiğinin en somut örneği bu komisyon olduğunu ifade eden KESK Mersin Dönem Sözcüsü Özge Göncü “Olağanüstü Hal İşlemlerini İnceleme Komisyonu ihraç edilenlerin iadesine karar verme yetkisi ile esasen idari bir birim olarak yargısal inceleme yetkisi ile donatılmıştır. Oysa OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonunun Türk Hukuk Sistemi içerisinde bir tarifi bulunmamaktadır. Komisyon Türkiye’nin hukuk sistemi içinde mevzuatça belirlenmiş bir yargı mercii değildir. Bu durum yasalara ve anayasaya, yargısal işleyişe açıkça aykırıdır. Nitekim komisyon ancak kurulduktan 7 ay sonra,  12 Temmuz 2017 tarih ve 30122 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan “Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonunun Çalışmasına İlişkin Usul ve Esaslar” tebliğinin yayınlanmasından sonra başvuru almaya başlamıştır. Başvuruları 7 ay sonra alan komisyonun tüm başvuruları karara bağlamasının yılları bulacağı daha baştan belliydi. Bu yüzden iki yıllığına kurulan komisyonun görev süresi 26 Aralık 2018 Tarihli ve 30637 Sayılı Resmî Gazetede yayınlanan Cumhurbaşkanı kararı ile 1 yıl uzatılmıştır. Komisyonun görev süresinin Bakanlar Kurulu tarafından birer yıllık sürelerle yeniden uzatılabileceği 685 sayılı KHK ile hükme bağlanmıştır. Dolaysıyla görev süresinin bir sınırı bulunmamaktadır” diye ifade etti KAMU EMEKÇİLERİ NEYLE SUÇLANDIĞINI BİLMİYOR İhraç edilen kamu emekçilerinin başvurularını hangi usul ve esasa göre kabul ya da ret ettikleri, yaptıkları soruşturmada hangi kıstasların temel alındığı tamamen muğlak olduğunu kaydeden Sözcü Eşbaşkan Göncü, “İhraç edilenler kendileri hakkında yapılan asılsız ihbarlar, istihbarat bilgileri ve “kurum kanaatinden” de bihaber durumdalar. Öte yandan elimize ulaşan bilgi ve belgeler, komisyon kararları ve ihraç edilenlerin aktarımları ihraç listelerinin oluşmasında mülki amirlerin ve kurum idarecilerinin önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Bu devran böyle sürüp gitmeyeceğine göre asılsız ihbar ve bilgileri ile ihraç sürecine katkı sunan idareciler ile yargı önünde hesaplaşacağımız unutulmamalıdır. Bu muğlaklık bilinçli olarak tasarlanmış ve bir politika olarak benimsenmiş olup iktidarın istediği kararların çıkması amaçlanmaktadır. İktidar, düzenleyici yetkisini kullanarak kıyas yoluyla bir suç ve ceza oluşturma yoluna gitmiştir. OHAL İnceleme Komisyonuna başvuran kamu emekçileri ne ile suçlandıklarını bilmemektedir. Komisyonun kendisi de kurulduğu ve başvuru almaya başladığı andan itibaren ne sebeple ihraçların gerçekleştiğine ya da başvuruların hangi şartlarda kabul veya ret edileceğine ilişkin başvuruculara herhangi bir bildirim yapmamaktadır. Bu süreçte hukuk terminolojisine ilginç bir şekilde yeni bir kelime eklenmiştir. İltisak, iltisaklı olmak. Bu terminolojiden ne kastedildiği hala tartışmalı da olsa kullanıldığı yerlerden bağlantılı olmak olarak kullanıldığı görülüyor. Komisyon “iltisaklı” olmayı keyfi ve iktidarın kadrolaşma hedeflerine uygun şekilde, istihbarat örgütlerinden, kurum yetkililerinden, yereldeki iktidar partisi yöneticilerinden gelen bilgiye, asılsız ihbarlara göre yorumlamakta, buna göre kararlar vermektedir. “İltisak” kavramı idari ve ceza hukukumuzda olmayan bir kavramdır. Masumiyet karinesine ve lekelenmeme hakkına aykırıdır. Hele hele de kişinin kendisini savunma araçlarının olmadığı, şeffaf ve adil bir yargılanma sürecinin işlemediği bir mekanizma tarafından iddia edilmesi hukuki bir faciadır. Siyasi iktidarın ihbarcılığı teşvik etmesi ve ihbarlara itibar etmesi nedeniyle işyerlerinde kimsenin kimseye güvenmediği, sürekli bir gerginlik halinin yaşandığı, çoğu kurum idarecilerinin çalışanları adım adım takip ederek bir açığını yakalayıp bunun üzerinden görevde yükselmeye çalıştığı korkunç bir tablo ile karşı karşıyayız. Bu durum çalışma barışını ortadan kaldırmıştır ve sürdürülebilir değildir. Buradan açık çağrıda bulunuyoruz; iktidar ihraç gerekçesinden emin ise ihraç işlemlerini iptal ederek ihraç edilenlerin tümü hakkında yargılama süreci başlatsın. Yargı sürecinde kurum idarecileri ve ihbarcılar gelip yargılamanın olmazsa olmaz ilkesi olan yüz yüze kanaatlerini ifade etsinler. Belge ve bilgilerini sunsunlar. Ve yargı kararını versin. Şundan eminiz ki, yargının siyasallaştığı böylesi bir dönemde dahi, böylesi bir sürecin işlemesi durumunda binlerce idareci hakkında asılsız ihbar ve iftiradan dolayı soruşturmalar açılacak ve cezalar verilecektir. İktidar da bunu bildiği için ısrarla yargı sürecini işletmemekte, komisyonu lağvetmemektedir. İdari bir komisyon, kendisini anayasanın üzerinde göremez, görmemelidir. Bizler AKP iktidarının son yıllarda anayasayı askıya alması karşısında komisyonun keyfiliğine şaşırmıyoruz. Ancak bizim şaşırmamamız komisyonun anayasal suç işlediği gerçeğini değiştirmiyor. Bu nedenle önümüzdeki günlerden itibaren başvurusu hukuksuz şekilde reddedilen üyelerimiz savcılıklara Komisyon başkanı ve üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunacaklardır. “Yasalara göre suç işledikleri” iddiası ile ihraç edilen üyelerimizin başvurularını yasaları hiçe sayarak ret eden komisyon üyeleri yargı önünde er ya da geç bunun hesabını vereceklerdir. Komisyon, aldıkları kararlardan “sorumlu tutulmayacakları” hükmüne ya da iktidarın sağlayacağı “yargılanmama garantisine” güvenmemelidir. Anayasa iç hukukta en üst normdur ve anayasal suçlar eninde sonunda yargılama konusu olurlar. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 13. Maddesi etkili başvuru mekanizmasını düzenlemektedir. Etkili başvuru mekanizmasının bağımsız olması, idarenin etkisine açık olmaması ve denetlenebilir olması temel prensiptir. Oysa Komisyon etkin olmayan ve denetlenemeyen, kendisini anayasa ve yasalar üstü gören idari bir mekanizmadır. OHAL komisyonunun kendisini mahkemelerin yerine koyarak karar vermesi hukuksuzdur ve bu şekilde verilen kararların kabul edilmesi mümkün değildir. “ YENİ ÇİZGİ  

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.