Hava Durumu

ARAPLAŞIYORUZ!

Yazının Giriş Tarihi: 10.01.2018 20:37
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.01.2024 20:05
Arap ülkelerinde özellikle Irak ve Suriye’de iç savaşın başlamasının ardından yüz binlerce arap mültecinin hristiyan ülkelere sığındığını biliyoruz. Savaşın ateş yumağına dönüştüğü Ortadoğu, islam ülkeleri ile çevrilmiş olmasına rağmen, bütün müslüman ülkelerin kendi dindaşlarına kapıları kapatmaları islamı tartışılır hale getirdi. O kadar hoş görü sahibi ve iyilik sever olan müslüman arapların şefkatini bir türlü göremedik!.. Bir yanda din ve Allah adına kadınlara tecavüz edilip çocuklar boğazlanırken, diğer müslümanların olaylara seyirci kalıp islam hoş görüsü ile övünmeleri ne kadar inandırıcı oldu?.. Dikkat edilirse savaşın esas mağdurları sünni olmayan müslümanlarla bu topraklarda yaşayan ezidiler ve hristiyan kökenli müslüman vatandaşlardır. Bölgede çoğunluk olarak ezici bir üstünlüğe ve eğemenliğe sahip olan sünni islam,  öteden beri azınlıkları imha ve yıldırma politikası uygulamıştır. Coğrafyanın tamamında çağ dışı bir yönetim şekli olan krallık hakimdir. Demokrasi, insan hak ve özgürlüklerinin olmadığı bu ülkelerde anayasa tamamen göstermelik olup; ülke keyfi bir şekilde yönetilmektedir. Durum böyle olunca emperyalizm kraliyet ailesini kolayca ele geçirerek kendi vahşi politikalarını uygulayabilmektedir. Henüz geride bıraktığımız 2017 yılı ve yakın tarihimizden çok dersler çıkarmış olmalıyız. Özellikle 1990 yılında patlak veren Körfez Krizi, Dünya'nın yeniden paylaşımının da başlangıcı olmuştur. Domino düzeneği gibi ard arda patlak veren Küveyt, Afganistan, Irak, Mısır ve Libya ile sarsılan arap coğrafyası en son Suriye iç savaşı ile ateş topuna dönmüş ve milyonlarca insan hayatından olmuştur!.. Milyonlarca insan yerinden yurdundan olmuş ve milyonlarcası da ülkelerini terk ederek mülteci durumuna düşmüştür!.. Avrupa mülteci akınına karşı tedbir alırken, Türkiye hükümeti bir takım siyasi hesaplar uğruna milyonlarca arabı mülteci alarak, gelecek için nasıl bir problem hazırladığının bilincinde olamamıştır!.. Bizler, İslamiyetle birlikte zaten kendi inanç ve kültürümüzü unutmaya yüz tutmuş bir halk olarak bir kez daha araplaşmış olacağız. Nasıl ki Osmanlı döneminde başlayan araplaşma aşkı ile dilimizi kaybetmeye başladıksa; Cumhuriyet sonrası devam eden araplaşma aşkı ile de, kendi ulusal giyim ve kültürümüze veda etmeye başladık! Ne zaman çarşı pazara çıkmış olsak, sayıları her gün hızla artan tuhaf sakallı ve tuhaf giyimli insanlarla karşılaşıyoruz. Bazan gözleri bile görünmeyen kara çarşaflı insanlar (içindekinin kadın mı erkek mi olduğunu bilemiyoruz!) ve henüz adını öğrenemediğimiz bir çok giyim tarzları... Bu insanlar dini inançları gereği böyle giyindiklerini söylüyor. Ama biliyoruz ki dinler insanların ibadetlerini düzenlemek için vardır. Kılık kıyafetlerle ilgilenmezler. Ama bizler dini kendi dilimizde öğrenmediğimiz için, arapların kılılık kıyafet ve yaşam tarzlarını "orijinal islam" sanıyoruz. Hiç şüphe yok ki Doğu ve Güneydoğu'da başlayan araplaşma kültürü hızla yayılarak tüm Anadolu'yu etkileyecektir. Yakın bir gelecekte Karadeniz'in güzelim Horon ekipleri ve Ege efelerine mahsus Zeybek giyimlerinin yerini arap kıyafetleri alırsa şaşmamak lazım!.. Henüz islamı bilmeyen arap hayranı ülke olduğumuza göre onlarla aynı akibeti yaşayacağımızı kaçınılmaz bir trajedi olarak görüyorum. 2002 yılından beri uygulamaya geçirilen araplaşma politikası bizlerden çok şey alıp götürdü!.. Modern okullarda verilen bilimin yerini, kabile reislerinin cahil ve intikamcı sözleri aldı! Halk bilinçli olarak ayrıştırılıp birbirine düşman kutuplara bölündü!. Ülkenin doğusu ile batısı birbirine farklı gezegenin yaratıkları gözüyle bakar oldular. Ülke genelinde çocuk istismarı,  sübyancılık ve ensest ilişkiler o kadar çoğaldı ki; devletin halka birinci elden dini öğretmesi ve bu tür sapkın çıkışları reddetmesi gereken diyanet kurumları bile tartışmanın içinde yer almaya başladılar. Bir diyanet yetkilisi çıkıp, dokuz yaşında ki kız çocuğu ile evlenmenin dinimize göre bir sakıncası yok derken; başka yerde ortaya çıkan bir yobaz daha da sapkınlaşarak bir yaşında ki bebekle de evlenmenin yollarını açmaya çalışmaktadır. Ülkede var olan yüksek okullarda bilimsel eğitim  zaten durma noktasına gelmişken, yeni okullar inşaa edilmemektedir. Ama ülke genelinde yarışırcasına camii yaptırma yarışı devam etmekte bunlarda zaten boş kalmaktadır!.. Devlet bir an önce buna bir çözüm bulmalı, başta dini kurumlar olmak üzere sapkın çıkışlara dur demelidir!.                      
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.