KESK Dönem Sözcüsü Parlakçı; Yargı adalet değil, adaletsizlik dağıtıyor

KESK Dönem Sözcüsü Parlakçı; Yargı adalet değil, adaletsizlik dağıtıyor
KESK Dönem Sözcüsü Parlakçı; Yargı adalet değil, adaletsizlik dağıtıyor

 

KESK Dönem Sözcüsü Parlakçı; Yargı adalet değil, adaletsizlik dağıtıyor

 

Devlet vatandaşını fişlemekten vaz geçsin

 

GAZİANTEP - BEKİR ŞAHİN;  KESK Gaziantep Dönem Sözcüsü Ömer Parlakçı, OHAL döneminde Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük kamu görevlisi tasfiyesi yaşandığını, 12 Eylül döneminde yaklaşık beş bin kişi kamu görevinden çıkarılırken, 20 Temmuz sivil darbe sonrası bunun tam 26 katı, yaklaşık 130.000 kamu emekçisi ihraç edildiğini ve aradan 4 yıl geçmesine rağmen 16.050 dosya karara bağlamayarak çalışanların mağdur edildiğini söyledi.

Parlakçı, “Oyalama işkencesine son verilsin. OHAL komisyonu derhal lağvedilsin. Kamu emekçileri işlerine iade edilsin, hukuksuzluk son bulsun” dedi.

 

KESK bileşenleri olarak Yeşilsu Parkında basın açıklaması yaparak 4 yıl önce görevden alınan ve halen görevlerine başlatılmayan kamu emekçilerinin büyük bir mağduriyet içerisinde olduklarını, bu hukuksuzluğun son bularak çalışanların işlerine iade edilmesini söyleyen KESK Eğitim Sen Şube Başkanı Ömer Parlakçı, “Hükümetin bir organı gibi çalışan ve idari bir mekanizma olan OHAL Komisyonu kanalıyla kamudan ihraçlar sürekli hale getirilmiştir” diye ifade etti. www.yenicizgihaber.com

                                  

KESK bileşeni Tüm Bel Sen, SES ve BES sendikalarının başkan ve yöneticileri ile bazı siyasi parti ve demokratik kitle örgütü başkan ve yöneticilerinin katıldığı basın açıklamasını okuyan Eğitim Sen Şube Başkanı Ömer Parlakçı, 18 yıllık AKP iktidarında Meclisin işlevsizleştiği, yargının adalet değil adaletsizlik dağıttığı, rejim krizinin iyice derinleştiği bir süreçten geçildiğini ifade etti.

 

 

İktidarın darbe girişimini “Allahın lütfu” olarak görmesi OHAL’in kalıcı hale getirilmesiyle daha anlaşılır olduğunu ifade eden Ömer Parlakçı, “Darbe girişimi üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen hala başta toplantı, gösteri, yürüyüş ve toplu eylem hakkı, düşünce ve ifade özgürlüğü başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin kullanımı neredeyse imkânsız hale getirilmiştir.

Aynı zamanda 7145 sayılı kanun ile 375 sayılı KHK’nın ek 35. Maddesi ile OHAL uygulaması olan kamudan ihraçlar sürekli hale getirilmiştir. Geldiğimiz aşamada çokça ifade edildiği üzere ülkemiz anayasal devlet değil anayasası olan devlet durumuna düşürülmüştür.

Kamu emekçilerinin hukuka uygun olarak kazanılmış sosyal ve ekonomik hakları, masumiyet karinesi, lekelenmeme hakkı, savunma hakkı da ihlal edilerek idari tasarrufla hukuka aykırı olarak ellerinden alınmıştır. OHAL İnceleme Komisyonuna bazı kanun hükümlerini geçersiz kılma yetkisi verilerek hukuksuzluk devam ettirilmiştir. Bir idari organa yargı yetkisi verilmiş, kişilerin savunması dahi alınmayarak bu yönüyle yargının da üzerine çıkarılmıştır.

Aradan 4 yıl geçmesine rağmen Komisyon, hala 16.050 dosyayı karara bağlamamıştır.

Karara bağladığı dosyaların %88,5’ini ise ret etmiştir. Başvurusu ret edilenlerin itiraz ettiği İdare Mahkemeleri de Komisyonun hızıyla karar almakta olup yıllara yayma görevini devam ettirmektedirler. Aynı zamanda karara bağlanmayı bekleyen dosyaların çoğunluğunun barış akademisyenlerinden ve haklarında istihbarat raporları, mahkeme kararları, savcılık soruşturmaları vb. herhangi en ufak bir isnat bulunmayanlardan oluştuğu bilinmektedir. Komisyon ve iktidar oyalamayı uzatabildikçe uzatmayı, mağduriyeti işkenceye dönüştürmeyi, bu arada üniversitelerde ve kamuda kadrolaşmasını tamamlamayı düşünmektedir.

Süreç daha fazla uzatılmamalı, hukuksuzca ihraç edilenler derhal görevlerine iade edilmelidir! Hukuken de aklanan yüz akımız Barış Akademisyenlerinin başvuruları kabul edilerek işlerine, kürsülerine, öğrencilerine dönmelerinin önü açılmalıdır.

İhraç dosyalarında da bir kez daha görüldü ki, devlet tüm vatandaşlarını fişlemektedir. Fişlemeler olağan hale getirilerek keyfi ve hukuksuz şekilde binlerce insanımız anayasa ile güvence altına alınan çalışma ve kamu görevine girme hakkından yoksun bırakılmaktadır. Arşiv kaydı araştırması ve güvenlik soruşturması adı altında muhalifler damgalanmaktadır.”

 

Parlakçı, KESK’li emekçiler olarak; bu girişimlerden vazgeçilmesi, liyakatsiz atamaların ve kadrolaşmanın temel yöntemi olarak kullanılan, tek parti ve polis devleti uygulaması olan arşiv kaydı araştırması, güvenlik soruşturması, fişleme gibi uygulamaların derhal sonlandırılması çağrısını yaptı.

 

Çünkü aileleriyle birlikte yüzbinlerce insanın anayasal haklarının ellerinden alınarak açlık ve sefalete mahkûm ettirilerek sisteme biat ettirilmeye çalışılması insanlık suçu olduğu söyleyen

Eğitim Sen Şube Başkanı Ömer Parlakçı, “Komisyon ve idare mahkemeleri eliyle süreci uzatma bir şeyi değiştirmeyecektir; KESK’liler dün olduğu gibi bugün de iktidar politikalarına biat etmeyecek, boyun eğmeyecektir. Askıya çıkardıkları ekmekleri almayacak, ellerinden aldıkları ekmeğin mücadelesini vereceklerdir. Açlıkla terbiye etme politikaları karşılık bulmayacaktır. Faşizan politikalarda daha fazla ısrar edilmemelidir. Hükümetin bir organı gibi çalışan ve idari bir mekanizma olan OHAL Komisyonu derhal lağvedilmelidir. Hukuksuz ihraçlardan dolayı mağdur olan tüm kamu emekçilerinin maddi, manevi hak kayıpları karşılanmalıdır. Bunlar gerçekleşinceye, ihraç kamu emekçilerinin mağduriyetleri giderilinceye ve hukuksuz ihraç edilen tüm kamu emekçileri görevlerine iade edilinceye kadar mücadele etmeye devam edeceğiz” diye ifade etti.  www.yenicizgihaber.com YENİ ÇİZGİ

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.