HDP, infaz yasasına karşı Meclis'te yürüyüş yaptı

HDP, infaz yasasına karşı Meclis'te yürüyüş yaptı
HDP, infaz yasasına karşı Meclis'te yürüyüş yaptı

HDP milletvekilleri, Meclis'te yürüyüş yaparak infaz düzenlemesindeki eşitsizliği protesto etti.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri, Genel Kurul’da görüşmeleri devam eden infaz düzenlemesine karşı eylemlerini sürdürüyor. Milletvekilleri ellerinde siyasetçi, gazeteci ve hasta tutsakların resimleri ile Meclis'te yürüyüş yaptı.

Milletvekilleri yürüyüş boyunca, "İnfazda eşitlik istiyoruz", "Ölüme değil yaşama yasa", "Eşitlik infaz hakkı engellenemez", "Kadınlara acil koruma", "Erkek adalet değil, gerçek adalet" sloganlarını attı.

CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da alkışlayarak ve "İnfazda eşitlik istiyoruz" sloganı atarak, yürüyüşe

destek sundu

İktidarın attığı bütün adımlar yandaşları içindir, kendi bekası içindir

Grup Başkanvekilimiz Saruhan Oluç, konuyla ilgili yaptığı açıklamasında şunlara dikkat çekti partisinin görüşünü şöyle açıkladı;

Koronavirüs salgını karşısında uçak biletlerinin KDV’sini yüzde 18’den yüzde 1’e indiren, tatil yerlerindeki konaklama vergisini erteleyen de bu iktidardır, çünkü fırsatçıdır. Attığı adımlar toplum sağlığı ve halk sağlığı ve toplumun çoğunluğunun yararı yönünde değildir. Nasıl olur da, iktidar olarak kendi yandaşlarıma yeni bir avantaj sağlarım? Nasıl olur da iktidar olarak kendi durumumu biraz daha sürdürebilirim, iktidarın bekasını sağlayabilirim? Anlayışları budur. İşte bu tartışma da bunu ortaya koymuştur.

Şimdi mücbir sebeple İnfaz Yasası’nda değişiklik yapılmıyor; iktidar cezaevlerindeki yandaşlarına verdiği sözleri yerine getirmek için şimdiyi fırsat bilmiştir. Ağırlaştırılan maddeler de vardır.

Sosyal mesafeyi koruyun deniyor, ama cezaevlerinde 30-40 kişi aynı koğuşta

Bugün 2020 verilerine göre, 355 cezaevinde yaklaşık 294 bin mahpus vardır. Türkiye tarihinde bu kadar yüksek bir sayıya ilk defa bu iktidar döneminde ulaşılmıştır. Koşullar da son derece ağırdır. Kimi koğuşlarda 40-50 kişi kalmaktadır. Bazı koğuşlarda 100 kişi kalmaktadır. Yetersiz beslenme, ısıtılmayan ve havalandırılmayan koğuşlar, gün ışığından faydalanamama, yeterli hekim ve sağlık personelinin bulunmaması, muayene ve sevk sürelerindeki uzunluk, hijyen ürünlerinin parayla satılması, temiz ve sıcak suya erişememe, düzenli ve etkin bir sağlık hizmetinden faydalanamama, kötü muamele, işkence. Cezaevlerindeki durum budur.

Şimdi koronavirüs salgınıyla karşı karşıya kalındığı zaman, onlarca kişinin bir arada kaldığı koğuşlar için büyük bir tehdit söz konusudur. Siz bir taraftan diyeceksiniz ki, evde kalın sosyal mesafe uygulayın; öte taraftan cezaevlerinde koğuşlarda 30-40 kişi kalsın. Bu gayrı ciddi bir durumdur.

DEVLET HER TUTUKLU VE HÜKÜMLÜNÜN YAŞAM HAKKINDAN SORUMLUDUR

Biz İnfaz Yasası’nı ve mücbir sebebi tartışırken dedik ki, esas itibariyle tutuklu ve hükümlülerin sağlık ve yaşam hakkı devletin ve iktidarın güvencesi altındadır. Devlet her tutuklu ve hükümlünün sağlık ve yaşam hakkından sorumludur, korumak zorundadır. Cezaevlerinde herhangi bir sorun yaşanırsa,  bunun tek sorumlusu devlet ve iktidardır. Bu çok açık evrensel bir kuraldır.

Cezaevlerinde bulunan mahpuslar bu iktidarın kölesi değildir. Cezaevlerinde bulunan mahpuslar, eğer hüküm giydilerse, cezalarını çekmekte olan ama her türlü insan hakkına sahip olan kişilerdir. Tutuklular için de aynı şey geçerlidir. Ama bu iktidar bunların hiçbirini ciddiye almamaktadır. 

Bu iktidarın hukuk, yasalar, anayasa, uluslararası sözleşmeler diye bir derdi yoktur

Getirilmiş olan İnfaz Yasası’yla şu çok açık ortaya çıkmıştır. Bu getirilen İnfaz Yasası, Türkiye’de var olan Anayasa’ya, ki bizim eleştirdiğimiz, despotik bulduğumuz, demokratik olmadığını söylediğimiz Anayasa’nın en az 4 maddesine aykırıdır.

Getirdikleri bu İnfaz Yasası’ndaki değişiklik teklifi Anayasa’ya aykırıdır. Sadece Anayasa’ya değil, evrensel hukuk normlarına aykırıdır, insan hakları ve demokratik kriterlere aykırıdır. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına aykırıdır. AİHM’in kararlarına ve içtihatlarına aykırıdır. Türkiye'nin imzalamış olduğu uluslararası demokratik sözleşmelere aykırıdır. Ama bu iktidarın hukuk diye, anayasa ve yasalar diye, uluslararası sözleşmeler diye bir derdi kalmamıştır. Bu iktidar tamamen kendi bekasını, varlığını sürdürebilmek için her türlü hukuksuz, adaletsiz, eşitsiz adımları atmakta mahir bir iktidar haline gelmiştir. Bu iktidarın tek özelliği budur artık.

BU EŞİTSİZLİĞE KARŞI EN SERT BİÇİMDE DURUŞ SERGİLEYECEĞİZ

Biz bu eşitsizliğe ve adaletsizliğe karşı tutumumuzu Genel Kurul’daki tartışmalarda ifade edeceğiz. Bu konudaki en sert ifadeleri ve en sert duruşu sergileyeceğiz. Bunu kesinlikle kabul etmeyeceğiz. Kesinlikle bu toplum görmelidir ki, hırsızlar, rüşvetçiler, mafyacılar, uyuşturucular, kadına yönelik şiddet uygulamış olanlar, çocuk istismarcıları, tecavüzcüler salınırken; düşünce ve ifade özgürlüğünü kullanmış olan siyasiler, eski milletvekilleri, belediye başkanları, akademisyenler, öğrenciler, gazeteciler, yazarlar, yani bu iktidara muhalif olanlar cezaevinde tutulmaya devam edilecektir.

MÜCBİR SEBEP NEDENİYLE AYRIMSIZ TAHLİYE YAPILSIN, İNFAZDA EŞİTLİK UYGULANSIN

Peki biz ne istiyoruz? Biz istiyoruz ki; mücbir sebep nedeniyle, yani koronavirüs salgını nedeniyle ayrımsız tahliye yapılsın, İnfaz Yasası’nda eşitlik ve adalet uygulansın. Bunu istiyoruz.

Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi CPT’nin ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin yaptığı açıklamalar ve tavsiyeler doğrultusunda adım atılmasını istiyoruz. Yani son derece ağır koşullarda bulunan tutuklu ve hükümlülerin bir an evvel mücbir sebep nedeniyle cezaevlerinden çıkarılmasını talep ediyoruz.

Bu konudaki taleplerimizi tartışmalar boyunca Genel Kurul’da da dile getireceğiz. Topluma da öneri ve taleplerimizi, eleştirilerimizi net biçimde anlatmaya devam edeceğiz.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.