Yaşam çevremiz yok edilmeye devam ediliyor!

Yaşam çevremiz yok edilmeye devam ediliyor!
Yaşam çevremiz yok edilmeye devam ediliyor!
GAZİANTEP- YENİ ÇİZGİ; TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Gaziantep İl Temsilciliği Yönetim Kurulu Başkanı Ali Serindağ çevre katliamlarına biran önce son verilerek, sanayileşme ve kalkınma, planlı ve "sosyal kalkınma" yaklaşımı temelinde tarım, çevre, enerji, ulaşım, teknoloji, sağlık, eğitim ve diğer alanlara yönelik politikalarla uyum ve bir bütünlük içinde tanımlanarak buna uygun çalışmalar yapılması gerektiğini söyledi. Serindağ, “Başka türlü insanca bir yaşam ve toplum ekolojisi oluşturmak olanaklı değildir. Önemli kültürel mirasın olduğu bölgelere kesinlikle baraj ve HES‘ler yapılmamalı. Sanayi atıkları ve yer yer atık sular çevresel kirlenmeyle birlikte yeraltı sularımız ve yüzey sularımızın kirlenmesine sebep olmaktadır.  Bu kirliliğin ortadan kaldırılması ve doğal değerlerimizin korunması için ivedilikle önlemler alınmalıdır” diye konuştu.   Yaşam alanlarımıza yapılan müdahaleler karşısında geçmişte olduğu gibi bugün de ve gelecekte de sağlıklı ve güvenlikli bir çevrede insanca yaşamı savunacak bir çevre politikasının belirlenmesi doğrultusunda mücadele edeceklerini ileri süren Jeoloji Mühendisleri Odası Gaziantep İl Temsilciliği Yönetim Kurulu Başkanı Serindağ,  nedeniyle yaptığı açıklamasında, “5 Haziran'ın çevresel mücadeleyi ortaklaştırarak büyüteceğimiz, yaşanası güzel bir dünya için emeğimizi, gücümüzü bilimin ışığında birleştirdiğimiz bir gün olması diliyoruz” dedi.   Serindağ yaptığı yazılı açıklamasında, Anayasamızın 56. maddesinde "Herkesin sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama hakkı” olduğu belirtilmekte ayrıca “çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak, çevre kirlenmesini önlemek görevi devletin ve yurttaşlarındır” hükmü yer aldığın hatırlatarak açıklamasına şöyle devam etti; “Sermayenin önündeki tüm engellerin kaldırıldığı Ülkemizde bugün; doğal, tarihi ve kültürel varlıkların yok edilmesi, yer altı ve yerüstü kaynakların talanı, nehirlerin, ormanların, yeraltı suyu akiferlerinin, kıyıların ve su havzalarının tahribi akılalmaz bir fütursuzlukla sürdürülüyor, ülke giderek yaşanabilir olmaktan çıkarılıyor. Türkiye‘de son 50 yılda yanlış su politikaları nedeniyle sulak alanların yarısı ya kamu eliyle yok edilmiş veya yok olma aşamasına gelmiştir. Sonuç olarak, sınırlı olan su kaynaklarımız, hızlı ve çarpık kentleşme, nüfus artışı, endüstriyel faaliyetlerinin doğurduğu çok çeşitli katı ve sıvı atıklar, katı atık depolama yerlerinin yeraltısuyu rezervuarlarının beslenme alanlarında seçilmesi, su havzalarının imar planlarına açılması, tarım alanlarında bilinçsiz gübre ve tarım ilacı kullanılması, kıyı bölgelerinde aşırı yeraltısuyu kullanımına bağlı tuzlanma ile yerüstü ve yeraltısuyu kalitesi ciddi olarak tehdit etmekte ve su kaynaklarımız hızla kirletilmekte ve tüketilmektedir. Tekellerin kar hırsı dünyanın dört bir yanında çevreyi katletmeye devam ediyor. Bio-akaryakıt ile ‘çevreci‘ bir maske altında tarım alanları tekellerin ihtiyacına göre düzenleniyor ve milyonlarca insan açlıkla yüz yüze bırakılıyor. Plansız kentleşme, fosil yakıta dayalı üretim modelleri, hızla artan nükleer ve kimyasal atıklar, genetiği değiştirilmiş organizmalar, termik ve nükleer santraller  ‘gelişme‘ olarak tüm insanlığa dayatılıyor.  Bir yandan enerji ihtiyacı ve dışa bağımlı olmayalım bahanesiyle nehirlerimiz, derelerimiz satışa çıkarılıp HES‘lerle doğal çevre ve  suyun insan hakkı olması yok edilirken, diğer taraftan dışa bağımlı, çevre felaketleri yaratan nükleer santrallerin, termik santrallerin kurulması yaygınlaştırıldı.” KÜLTÜREL MİRASLARIN OLDUĞU YERLERE HES YAPILMASIN Önemli kültürel mirasın olduğu bölgelere kesinlikle baraj ve HES‘ler yapılmaması, bu kültürel mirasla bölgesel kalkınmayı sağlayacak girişimler önemsenmesi gerektiğini kaydeden Serindağ, “Daha çok rüzgar, güneş, jeotermal ve bioenerji gibi alternatif ve yenilenebilir-temiz enerji türlerinin geliştirilmesi politikası temel alınmalı, var olan kaynakların daha randımanlı kullanımı sağlanmalıdır. Sanayileşme ve kalkınma, planlı ve "sosyal kalkınma" yaklaşımı temelinde tarım, çevre, enerji, ulaşım, teknoloji, sağlık, eğitim ve diğer alanlara yönelik politikalarla uyum ve bir bütünlük içinde tanımlanmalıdır. Başka türlü insanca bir yaşam ve toplum ekolojisi oluşturmak olanaklı değildir. Teknoloji, sanayileşme ve çevre politikaları arasında uyum esas alınarak tarım alanlarına sanayi tesisleri kurulmamalı, çarpık kentleşme ve kıyı yağmasının önüne geçilmeli, sanayi atıkları kontrol altında tutulmalı, arıtma tesisleri şart olmalı, denetlenmeli, geri dönüşüm proje ve teknolojileri kullanılmalıdır” dedi. SANAYİ ATIKLARI ÇEVREYİ KATLEDİYOR Gaziantep’te sanayi atıkları ve yer yer atık sular çevresel kirlenmeyle birlikte yeraltı sularımız ve yüzey sularımızın kirlenmesine sebep olduğunu kaydeden Ali Serindağ, “Bu kirliliğin ortadan kaldırılması ve doğal değerlerimizin korunması için ivedilikle önlemler alınmalıdır. Gaziantep doğal kaynaklar ile yerüstü ve yeraltı suları açısından zengin bir coğrafyada bulunmamaktadır. Sınırlı olan bu kaynaklarımızı korumakla beraber çevresel bilincinin toplumda yerleşmesi için ilgili kişi kurum ve kuruluşların gerekli çalışmaları yapması hayati önem taşımaktadır.Yöre, bölge, ülke insanını yok sayarak azami kazancı esas alan politikalarla doğa korunamaz. Yaşam alanlarımıza yapılan müdahaleler karşısında geçmişte olduğu gibi bugün de ve gelecekte de sağlıklı ve güvenlikli bir çevrede insanca yaşamı savunacak bir çevre politikasının belirlenmesi doğrultusunda mücadele edeceğiz.” (YENİ ÇİZGİ)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.