Geçmişte üzerine kitabelerin yazıldığı, belirli bir kimlik ve anlam taşıyan mezar taşları, günümüzde bu
anlam ve kimliğini kaybetti.
Her dönemde mezar taşlarına önem veren Türklerin Müslümanlığı kabul etmesiyle birlikte İslami
etkiyle şekillendirerek mezar taşlarını oldukça zengin birer kültür, inanç ve sanat eseri haline getirdi.
Özellikle Selçuklular döneminde ‘kitabe’ şeklini alan mezarlar inanç abideleri haline getirildi.
Osmanlı döneminde ise, mezarlar şekilleri ve üzerindeki yazılarıyla birer ‘kimlik’ olarak karşımıza
çıkıyor. Osmanlı mezarlıkları yüzlerce yıl öncesine ait tarihi bir belge niteliğinde olup, dönemin
toplum, düşünce anlayışını ve kültür seviyesini yansıtan önemli kültür öğelerinden birisi olarak kabul
ediliyor. Osmanlı döneminde mezarların şekilleri, üzerindeki yazılarında kişinin mesleğinden, bağlı
bulunduğu tarikata kadar birçok bilgiyi içeriyor.
Günümüzde ise, mezarlar taşlarının tek tip olması bu kimliğin kaybolmasına neden oldu. Ölüm tarihi
ve ismin yer aldığı günümüz mezar taşları ise sade ve tek tip olarak karşımıza çıkıyor.
Araştırmacı Yazar Ebubekir Aytekin, Türkler’in İslam’ı kabul etmesiyle birlikte eski geleneklerini
taşıdıklarını belirterek, “Türkler İslam’ı kabul edince, eski gelenekleriyle beraber bunları merz ederek,
birleştirerek, bir kültür haline getirmişler. Mesela Selçuklularda bu mezar kültür çok gösterişlidir.
Mesela Ahlat Mezarları vardır ki, her bir mezar taşı başlı başına bir kitaptır. Osmanlı’da mezar taşına
bakarak ölen kişinin erkek mi kadın mı, evli mi bekar mı, loğusa mı hamile mi olarak öldüğü, genç mi
asker mi, ilim erbabı mı, tasavvufçu mu gibi şeyleri mezar taşlarının yapılarından anlarız. Şemalarda
daha çok o kişinin mesleğiyle, neyle uğraştığı, meşrebiyle ilgili, tarikatıyla ilgili, yada benzer
durumlarıyla ilgili rumuzlardır, işaretlerdir” dedi.
Adıyaman Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Çelik ise, günümüzde mezar
taşlarının sıradan hale geldiğini aktararak, “Zaman içerisinde mezarlar toplumun adeta inancıyla doğru
orantılı olarak değişim gösterir. Mesela Mısırlılara baktığımız zaman orada piramitler vardır, orada
mumyalarlar. Onların inançlarına göre 3 bin sene sonra ruh tekrar bedene gelecek ve bedenin hazır olması lazımdır. Bizim kültürümüz de ise, İslam medeniyetinde mezar bir geçiş sürecidir. Yani ölüm ile
dirim arasındaki bir geçiş sürecidir. İslam medeniyetinde toplumların bakış açılarına göre mezarlar
şekillenmiştir. Selçuklular dönemine baktığımızda farklı bir mezar şekilleri vardır. Osmanlılara
baktığımız da bunun daha farklı şekillerde olduğunu görüyoruz. Adeta mezarlar bir kimlik gibidir. Yani bir kimlik gibidir. Tazminatla beraber bu kültür değişmeye başladı. Biraz daha batı kültürü, oraya yönelmemiz, bizdeki mezar kültürünü de beraberinde değiştirdi. Şuanda baktığımız bütün mezarların aynı şekilde olduğunu görüyoruz” ifadelerini kullandı.