İHD Adıyaman Şubesi; Siyasetteki kışkırtıcı, şiddet ve tehdit içerikli dile son verilsin

İHD Adıyaman Şubesi; Siyasetteki kışkırtıcı, şiddet ve tehdit içerikli dile son verilsin

 

ADIYAMAN- BEKİR ŞAHİN; İnsan Hakları Derneği (İHD) Adıyaman Şubesi üyesi Miracan Dinçer, siyasetteki kutuplaştırıcı dil ülkeyi zihinsel açıdan ikiye böldüğünü,  TV programlarında gazeteci, yazar, siyaset bilimci vb adlarla en uç karakterler insanları, grupları ve kendinden olmayan herkesi hedef gösterdiğini ileri sürerek, “Toplumun yarısını ülkeyi seven yarısını da terörist ilan ederek kutuplaştırıcı dil ile ülke tamamen şiddet ülkesine dönüşmüştür. Bu nedenle bir an önce geçmişten gönümüze gelen genetik bir koda dönüşen şiddet kültürünün aşılabilmesi için Siyasetteki kışkırtıcı, şiddet ve tehdit içerikli dilin yerine barışçıl ve çözüm üreten bir dil kullanılmalıdır. Derhal bireysel silahlanmaya son verilmeli” dedi. Konuştuğu dil, yaptığı ibadet, giydiği şort, bıraktığı sakal, giydiği etek, ifade ettiği düşünce ve diğer tüm farklılıklar kişinin kendisine ait olduğu belirterek tüm farklıların zenginlik olduğuna dikkat çekildi.

 

İHD Adıyaman Şubesi tarafından ortak açıklama yapıldı. İHD’nin açıklamasını dernek yönetimi, üyeler ve demokratik kitle örgütleri katıldı. Siyasetteki kışkırtıcı, şiddet ve tehdit içerikli ve ayrıştırıcı dile son verilmesine vurgu yapılan açıklamayı İHD üyesi Mircan Dinçer yaptı. Şiddet dünya genelinin başına bela olmuş kimi dünya ülkelerinde kısmi çözüm üretilmiş ise de henüz dünyanın hiçbir yerinde çözüm olmadığını ifade eden Mircan Dinçer, açıklamaya şöyle devam etti;

 

“Şiddet kültürü ile yetiştirilmiş bir toplum olarak Türkiye’de ise ne şiddete bir çözüm üretilmiş, ne de çözüm üretilme gibi bir niyet bulunmaktadır. Tam tersine şiddet tüm uyuşmazlıkların çözüm aracı olarak görülmüştür.  Şiddet genetik bir koda dönüşmüştür.

Deniz POYRAZ bu kültürün bir sonucu olarak bu anlayışa kurban gitmiştir.

Adnan MENDERES’in, Erdal EREN’İN Şeyh SAİT, Seyit RIZA, Deniz GEZMİŞ ve arkadaşları ile idam edilen binlerin tamamının nedeni şiddet kültürünün zirve yapmasının bir sonucudur.

 

12 Eylülde ki mahpushane, sokak, köy, mahalle şehir işkence haneleri, doksanlı yıllardaki faili meçhuller ve başörtüsünün rektörlük, dekanlık odalarında boğaz sıkma aracı olarak kullanılan bir işkence aracına dönüşmesi, şiir nedeniyle bir belediye başkanın mapusheneye gönderilmesi şiddet kültürünün bir çözüm aracı olarak görülmesinin bir sonucuydu.

Kimileri iktidar değişince her şeyin değişeceğini düşündü fakat şiddet bu toplumun bir kodu idi bu nedenle hiçbir şey değişmedi.

 

Ankara’a gar, Suruç, Antep, Diyarbakır katliamı ve burada saymakla bitirmeyeceğimiz nice katliamların nedeni geçmişten günümüze ulaşan şiddet kültürü ile beslenen ruh hastalığının bir sonucudur.

 

Kadın çocuk ayrımı yapmayan anlayış devamla Roboski katliamına da terörle mücadele sırasında ki bir hata nedeniyle yaşanan sıradan ölümler olarak tanımlayarak şiddeti meşrulaştırmanın yollarını örmeye başlamış ve güvenlik için her şey mubahtır gerekçesi ile şiddetin toplumda kanıksanması sağlanmıştır. Farklı etnikte olduğu için sokak ortasında hep barış dili kullanan Hrant’ da katledilmiştir.  

 

Bu sarmal genişledi, bundan payını farklı etnikte olanlar, kadın, alevi, muhalefet partileri şiddete uğramayı hak ediyordu.

Trabzon’da öldürülen, Diyarbakır’da sokak ortasında öldürülen, sokak ortasında cami dibinde vurulan ELÇİ’nin, DİNK’in ve daha nice burada saymakla bitiremeyeceğimiz ölümleri his etmiyorsak insanlığımızı yitirdik demektir ki şu an itibari toplum olarak insanlığı diri diri mezara gömmüş bulunmaktayız.” www.yenicizgihaber.com

 

ÖLMEK DEĞİL YAŞAMAK VE YAŞATMAK İSTİYORUZ

Gelinen aşamada siyasetteki kutuplaştırıcı dil ülkeyi zihinsel açıdan ikiye böldüğünü ifade eden İnsan Hakları Derneği (İHD) Adıyaman Şubesi üyesi Miracan Dinçer,  “Siyasetteki kışkırtıcı, şiddet ve tehdit içerikli dilin yerine barışçıl ve çözüm üreten bir dil kullanılmalıdır.

İfade verme yerine ifade etmenin önündeki tüm engellerin kaldırılması için her birey ve tüm kesimler kendi cephesinden çalışmalı, yönetenler ise bu konuda yargısal reformlar yapmalı ve pratikte reformların uygulanmasının takipçisi olmalı. Bir insanın düşüncesini açıklaması veya açıklamaması nedeniyle söz konusu vatansa gerisi teferruattır edebiyatıyla salt kendinden olmayanı terörrize ederek hedef gösterilmesinden derhal vazgeçilmelidir.

  • Konuştuğu dil, yaptığı ibadet, giydiği şort, bıraktığı sakal, giydiği etek, ifade ettiği düşünce ve diğer tüm farklılıklar kişinin kendisinindir. Hoş görülü olunmalı demiyoruz çünkü hoşgörü bir yanlışa karşı tahammül etmeyi ifade eder. Oysa ne şort giymek, ne Kürtçe konuşmak, ne alkol içmek, eteğin santimi, düşüncenin ve diğer farklıklılarımızın hiç ama hiçbir yanlışı yoktur. Bu nedenle tahammül edin demiyoruz.
  • Bize zorla şort giydirmeyin, istemezken alkol içirmeyin, Kürtçe bilmediğini bildiğimiz kişiye karşı zorla Kürtçe konuşturmayın, sakaldan kıldan özgürlüğümüze karışmayın, ifade verme yerine ifade etmemize izin verin ve tüm farklıların zenginlik olduğunu anlayın.
  • Kendimiz dışındaki her kesi ‘’terörist’’ ilan etmekten vazgeçilmeli, herkes farklı her kes eşit kültürü hayata geçirilmelidir.
  • Genelde tüm insanlara özelde çocuklara ve kadına yönelik şiddet, tehdit, şantaj vb gayri insani muamelelere karşı durulmalı. İstanbul Sözleşmesi kadınların olmakla aslında tüm insanlığındır bu nedenle İstanbul sözleşmesi bizimdir vazgeçmiyoruz.
  • Bu nedenle hatta kanunlarımızda da çok daha fazla tedbir, önleyici, düzenleyici ve yaşamsal kanunlar yapılmalı, pratikte kanunların uygulandığı bir yaşam alanı yaratılmalı” diye konuştu. www.yenicizgihaber.com YENİ ÇİZGİ

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yerel Haberleri