Yüz yüze
ODTÜ öğrencileri yüz yüze eğitim talep etti
Arif Nacaroğlu
anacaroglu@evrensel.net
Defalarca yazıldı, çizildi, söylendi. Eğitim yüz yüze mi olmalı, uzaktan mı olmalı? “Uzaktan” diyenler daha az olsa da her iki yöntemin de hem öğrenciler hem öğretim elemanları arasında taraftarı var.
“Üniversite sadece bilginin(?) aktarıldığı yer değildir. Ders anlatan hocasının vücut dilinden, davranışlarından, ders bilgisinden daha fazlasını öğrenir öğrenci. Üniversite dersten çok kantindir, kültür merkezidir, tenha bir ağacın altında gitar, saz çalmak, türkü söylemektir. Bu zamanları yaşasınlar diye haftada 20 saatten fazla ders alamaz düzenli öğrenci. Bizim gibi aynı anda 3-4 kişinin konuştuğu ve herkesin birbirini anladığı toplumlarda uzaktan öğretim olmaz, eğitim zaten olmaz. İnanmayan bir öğretim elemanına sorsun bakalım uzaktan (online) derse kayıtlı kaç öğrenci katılıyor. Oran yüzde 10’dan az. Herkes, her şeyi kayıtlardan öğrenecekse üniversitelere, farklı, farklı üniversitelere ne gerek var. Zaten internet sitelerinde dünyanın en bilinen, en ünlü hocalarının dersleri kayıtlı. Seyretsin öğrenci bir de uzaktan sınav, ver diplomayı, gitsin torpil bulup bir devlet dairesine girsin.
Uzaktan sınav işi zaten tam komedi. Soru havuzundan kendisine gelen değil de başka arkadaşına giden sorunun çözümünü nereden bulduysa yükleyen öğrenci, sınav sırasında bağlantısı koptuğu için “0” alan öğrenci, sınava kamera mecburiyeti getiren üniversite yönetimi, kamera arkası çözümü üretmekte usta kadim öğrenci. Daha ne hikayeler.
Yıllar önce yapılan bir ankette, “Şu anda diploma versek alıp gider misiniz?” sorusuna yüzde 46 ile “evet” diyen birinci sınıf öğrencilerinin umutsuzluğu, verilen eğitime inançsızlığı bugün de farklı değil.
ODTÜ öğrencileri ders dinlemek, hocaları ile göz göze gelebilmek için sınıfları, bölümleri, kantinleri doldurmuş, gelebilen gelmiş. Ama YÖK’ün uzaktan eğitim kararı nedeniyle hoca istese de derse giremiyor.
YÖK’ün ne dediği de belli değil. Öğrenci soruyor; üniversitesinin olduğu kente gelecek, kiraladığı evin anlaşması 1 Nisan’da doluyor, uzatsın mı, uzatmasın mı? 31 Mart akşamı “Yarın eğitim yüz yüze başlıyor” dense nereye, nasıl gidecek? Üniversiteleri yönetenlerden vazgeçtik, ülkeyi yönetenler 1 hafta sonrayı göremiyorlar mı? 9 gün sonrası ile ilgili en ufak bir fikirleri yok mu? Kara kara 15 Mayıs sabahı çalacak telefonlarını düşünmekten, gençlerini düşünmeye ruh durumları uygun değil mi?