Sevgili yeni çizgi gazetesi okurları tekrar merhaba. Uzun zamandır köşe yazılarıma ara vermiştim. Açıkçası yazmama sebebim; halk arasında konuşanların, dinleyenlerden ve düşünürlerden daha çok etkin bir rol üstlenmeye sahip olmaya başlamasıdır. Özellikle youtube kanallarında herkes bilirkişi olmaya başlamış, reklamlar ise artık bir aldatma tekniğine dönüşmüş vaziyettedir. Mühendislerimize ve bilim insanlarımıza göre en iyi teknolojiye sahibiz, ancak henüz bir yerli arabayı seri üretime geçirmiş değiliz. Son zamanlarda seri üretime geçmesi söz konusu olan yerli arabamız var ve henüz reklamı yapılmadan 200 bin TL gibi satış fiyatı rakamlarından bahsediliyor. Ekonomi, iktisat, siyaset ve benzer konular uzmanlık alanım dışında olsa da, basit bir örnekle gördüklerimi sizlerle de paylamak isterim:Takriben 14 bin dolar yıllık asgari geliri olan Amerika vatandaşları, 1940’lı yıllardan şu ana kadar üretim yapan, dünyaca ünlü yerli otomobil markasına sahip olan Jeep’in arazi şartlarına en uyumlu olan Wrangler Rubicon modelinin sıfır km’sini 48 bin dolara alabiliyorlar. Ve bu araç, asgari yıllık gelirlerinin 2,42 katına tekabul etmektedir. Söylenenler doğru ise, Türkiye’de ilk kez üretimi yapılacak olan bu yerli araç (kalitesi, güvenlik kat sayısı, kullanım ömrü vb.) bilgileri ile ilgili hiçbir fikrimiz bulunmamakla birlikte, tek bildiğimiz Türkiye şartlarında asgari yıllık gelirin yaklaşık 8,33 katı olacaktır. Tabi bunlar esas konumuz olmasa da, söylenenlerle gerçekleri kıyaslamak için basit bir örnektir.Ülkemizde gözlemlediğim esas durum şudur ki; ya iş bilir kişiler iş başında değil ya da yetkileri kısıtlıdır. Örneğin belediyeler bu kadar başarılı olmasına rağmen, şehirlerimizdeki yol durumları bir o kadarda kullanıma elverişsizdir. Asfalt yapımlarının ertesi günü, alt yapı işlemlerinin yapılmasına (su işleri idaresi ya da elektrik idareleri çalışmaları gibi) hepimiz şahit olmuşuzdur ve neredeyse tabiri doğruysa yamasız asfalt yolumuz ve düzenli yapılmış (kilit taşı) yaya yollarımız bulunmamaktadır. Bu eksiklikleri gidermeden, düzenlemeden önce nasıl bir yol izlenmekte ve plan yapılıp yapılmadığı gibi durumlar açıkçası merak konusudur. Özellikle halktan toplanan vergilerin daha düzenli harcanması gerekirken, bu yap-boz yapıların oluşmasına izin verilmesi de ayrıca ilgi odağıdır. Özellikle dikkat çekmek istediğim konulardan bir diğeri de, yap-boz asfalt yollarda oluşan çukurlardan dolayı araçlarımızın zarar görmesi ile yedek parça ithalatının da artması ve paramızın yurt dışında işlem görmesi günümüz koşullarında ülkemizde ciddi sorunlar oluşturmaktadır. Buradan yola çıkarakta yaya ve araç yollarının yanında ciddi bisiklet kullanımına sahip şehrimizde bisiklet yollarında da karşılaştığımız sorunlara da değinmek istiyorum.Gaziantep’te ilk ve tek resmi bisiklet derneğinin kurucusu ve başkanı olarak, dokuz kişilik imza yetkisine sahip olan bisiklet yollarının denetimi heyetinde yer almış bulunmaktayım. Yolları denetleme esnasında bir çok uygunsuz olaya denk geldiğimizi üzülerek belirtmek isterim. Bisiklet yollarımızın bisiklet sürücülerine faydalı olmaktan daha çok zararlı olduğuna inanıyorum. Şöyle ki, bisiklet yolları üzerinde bulunan elektrik direkleri, zeminde yer alan dik çivilerden, yağmur yağdığında göle dönüşen yollar ve asfalt yolundan bisiklet yoluna geçişte doksan derecelik dönüşler gibi sürücüyü ciddi anlamda etkileyen durumlar gözlenmiştir. Bunların yanında yetkililere bahsedilen bu eksiklerin tamamlanarak denetimin uygun şekilde yeniden tekrarlanması gerektiği belirtilirken, buna istinaden raporun uygun şekilde imzalanması istenmekte ve bir hafta içerisinde mevcut sorunların zaten halledileceği gibi cevaplarla karşılaşılmıştır. Ayrıca 2012 yılında İl Kültür ve Turizm müdürü ve Gençlik ve Spor müdürü tarafından bir takım sözler alınmış ancak bir karara varılmamıştır.Bu gibi çabalarımız sonucu vardığım sonuç şu ki, kurumlar ve yetkililer bir şeyleri geliştirmek yerine, mevcut durumların üstünü kapatmak ve maddi kazanç sağlamak için işini yaptığını göstermektedirler. Muhakkak ki istisnalar bulunmaktadır. Mesela diğer belediye başkanımızı çok taktir ediyorum. Hafta sonları yetkililerle düzenledikleri bisiklet turlarına katılıp, halkın içinde pedallayarak, zaman zaman yürüyüş faaliyetlerine katılarak, bazen belediyemizin kondisyon geliştirme salonlarında halk ile spor yaparak hem topluma örnek olmakta hem de mevcut işlerin yakından takibini yaparak aslında kontrollerini sağlayarak, gördükleri eksikliklere şahit olup o yönde çalışmalar yapmaktadırlar. Bu gibi adımlarla, çağdaş ve işin devamlılığını –düzenini sağlamak için başında duran bir başkan olduğunu göstermektedir.Sayın yetkililere bir öneride bulunarak yazıma son vermek istiyorum. Ülkemizin en büyük ihtiyaçlarından biri kültür gelişimidir. Bunun için öncelikle işi hakkıyla yerine getirebilecek kişilere yetkiler vererek, resmi kurumlarda çalışılmasını sağlamalı ve halk arasında bazı faaliyetler yürütmesini desteklemeliler ve devlet yetkilileri tarafından belirlenecek kişilerce haftalık bisiklet turları düzenleyerek halkı bisiklet ile ulaşıma teşvik etmeleri gerekmektedir. Çünkü bisiklet ile ulaşımın aktif hâle gelmesi ve yaygınlaşması ile dışarıdan alınan araçlar, yedek parçaları, petrol ve benzeri malzemelerin ithalatının azaltılmasını sağlayacak ve aynı zamanda paramızın yurtdışına gitmesini engelleyecektir. Özellikle bisiklet kullanımının yaygınlaşması ile halk sağlığını önemli ölçüde iyileştirip, hava, ses ve trafik kirliliğinde de ciddi boyutta azaldığı görülecektir. Ülkemize bu kadar katkıda bulunacak bir mesele için, bir kişi istihdam etmek sizce de mantıklı değil midir?
Yerel yönetimler bisiklet kullanımını özendirmeli
.