Tüm diğer bölge ülkeleri gibi Suriye’de baskıcı bir grup tarafından yönetiliyordu. Evet, yöneticileri eleştirmek, pastadan düşen payın hacmini konuşmak, dil, din, mezhep ayrımını körükleyen konuşmalar yapmak yasaktı. Tıpkı şu anda körfez emirliklerinde, Suud ülkesinde olduğu gibi. Ama ekmek bedavaydı. Kira yoktu. Eğitim, sağlık az ama herkes içindi. Suriye’de tüm inançtan insanlar yoksuldular ama yaşıyorlardı. Bir gün iki çocuk duvara Esad karşıtı bir şeyler yazdı. Sonra kıyamet koptu. Tek kelime konuşmaya çekinen insanlar nedeni çok belli olarak nereden çıktığı belli olan silahlarla silahlandırıldılar. Ok yaydan çıkmıştı. Dünyanın tüm gizli servisleri ve Suriye’deki ajanları gizli silah depolarını kullanıma açmışlardı. Ortaya yüz çeşit grup çıktı. Manyağı, sadisti Suriye’ye doluştu. Jüpiter’in uydusundaki çakıl taşını gören büyük devletler Suriye’ye giren çıkan manyakları, silahları göremediler ve yüz binlerce kişi kör testerelerle kesildi. “Uluslararası ilişkilerde karşılıklı menfaat” şeklinde özetlenen aşağılık tavır bölgeyi kan gölüne çevirdi. Burnumuzun dibinde fanatik meczuplar kelle uçururken, petrol tüccarları, silah tacirleri, Esad saplantılı sapıkları gözlerini kapadılar. Ve düşük yoğunluklu(?) savaşın sürmesi için bu sadistlere her türlü yardımı yaptılar. Hiç birinin aklına “Gidip bu çağ dışı manyaklığa bir son verelim” demek gelmedi. Çünkü biliyorlardı ki, bu iş birkaç yıl daha böyle giderse ortalıkta büyük bir insan temizliği olacak, batı, içerisindeki dinci fanatiklerden kurtulacak, ucuz petrol, pahalı silah kârlarına kâr katacaktı. Savaş uzadıkça sıra kendilerine gelemeyecekti. Hep birlikte oturup kirli savaşı seyrettiler, el altından el üstünden insan, silah, para yardımı yaptılar. Ama iş ters dönmeye başlayınca, bölgenin en aydın, en demokrat grupları kadınıyla, erkeğiyle çağ dışı düşmanına tokat atınca, savaşta üstünlük sağlamaya başlayınca sinirleri bozuldu. Birkaç sene kullanıp sonra yok edecekleri kumandalı manyak güçlerin yerine örgütlü, halk destekli savaşçıları görünce telaşa kapıldılar. Ama ortada bir gerçek var. Erkeğiyle birlikte savaşan kadınlar ordusu yenilmez. Hele bir de halk varsa arkasında. Tıpkı Anadolu’nun kurtuluş savaşında yedi düveli yendiği gibi.
Yedi düvel
.