Yalandır öldüğü Ali Koçum’un, inanmam!
.
Önceki gün yazdığım şiir onun üstüneymiş sanki. Ne demiştim:“Sen gidersen bizlereher sabah kim günaydın diyecekkim şarkılar söyleyerek uyandıracak bizi? Sen gidersen kim güneşe çıkaracakgübreleyecek, sularımızı verecek,toprağımızı eşeleyecekkim sevecek çiçek açtığımız zaman bizi öpecek?... Sen gidersen çöplükte buluruz kendimizikurur kalırızgitmek olur bizim de sonumuzyaşamak istiyoruz oysa bizGitmek istemiyoruzSen de gitme/n’olur…”***Ama gitti… Gözümüzün yaşına bakmadan gitti. Şimdi ona sorsak:Sen gidersen Özgür Düşünce Derneğini her sabah, zorunlu göreviymiş gibi erkenden kim açacak? Kim karşılayacak o gün derneğe gelen dostları? Kim darda, kim yardıma muhtaç, kimin elinden tutulacak… Bütün bunları kim saptayacak?Kim en yakınlarından bile daha önce yardımına koşacak eski TİP’lilerin?Hani yeni bir resim sergisi açacaktın? Kim sergileyecek yıllardır biriktirdiğin Gaziantep fotoğraflarını? Kim yapacak Yeni Çizgi Gazetesinin Yenel Yayın yönetmenliğini? Her hafta araştırmalar yaparak eski Gaziantep'in gizlerini kim bulup gün yüzüne çıkaracak, kim yazacak?***Hani Eski Gaziantep görüntülerini içeren albüm kitabını mal oluş ederinden daha ucuza vererek meraklılarına ulaştıracaktın? Kim yapacak bunu? Gençtin. Enerjiktin. Ölüm sana yakışmazdı. Nereden aklına esti de gelip seni buldu acımasız Azrail? Senin çıktığın dönüşü olmayan yolculuğa senden önce çıkan Vahittin Bozgeyik’in dizeleri senin bu zamansız gidişini dillendirmiyor mu?Mutluluğu on ikiden vurmuştuk.Böyle bir ayrılık hesapta yoktu.Gelecek günlere hayal kurmuştuk.Bırakıp da gitmek hesapta yoktu Gülersem gülerdi canım, ağlarsam ağlar,Hani bu savdayı yıkmazdı dağlar.Denizler kurursa, kel olsa dağlar,Böyle bir ayrılık hesapta yoktu.Terkedip de gitmek hesapta yoktu…” Seni 8 Aralık 2013’ün ilk kara Pazartesinde Nakıpoğlu Camisinden ikindi namazı sonrası ebedi istirahatgâhına yolcu edeceğiz. Tüm yakınlarına baş sağlığı diler, acılarını paylaşırım.Toprağın bol olsun, ışıklar içinde uyu can kardeşim.