Vizyon sahibi bir iş adamı yaşadığı şehrin küçük bir beldesinde kurumsal bir otel inşa etmek ister. Tüm çevresi onu özellikle konumu itibari ile bunun yanlış bir yatırım olduğunu ikna etmeye çalışır. Kimsenin göremediğini görebilen iş adamı hayalini gerçekleştirir. Tarım ve hayvancılığın yapıldığı küçük bir nehrin yanı başında otelini inşa eder. Nehrin üzerine oteli ve köyü birleştiren bir küçük köprü, nehrin güzelliğini tamamlayan su kuşları ve bitki çeşitliliği ile adeta cennetten bir köşe yaratır.
Kısa sürede iş insanları ve civar şehir sakinleri bu özel yeri keşfeder. Konaklama ile beraber nezih bir restoran işine de başlayan iş adamı gördüğü ilgi ile ne denli vizyon sahibi olduğunu kanıtlar. Otelin iç ve dış mekanlarının bakımı ve sunduğu kaliteli hizmetle bulunduğu konumun en çok tercih edilen mekânı haline gelir. Bir şehir insanının alıştığı konforu doğanın güzellikleri ile birleştiren iş adamının vizyonu mekânın içinde, dışında ve yönetimin her bir biriminde sirayet eder.
Bizim de ailemizin ve dostlarımızın uğrak yeri haline gelir.
Zamanla iş temposundan artık gidemez olmuştuk o cennet bahçesine. İki yılın ardından ilk fırsatta heyecanla yola koyulduk. Yol boyunca o güzelliği yeniden görmenin düşüncesi bile çocuklar gibi sevindiriyordu bizi.
Vardığımız an! O an! Hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını fark etmemek mümkün değildi!
Mekânın sembolü olan köprü yıkılmıştı.
Su kuşlarından eser yoktu.
Nehir kirlenmiş, suyu azalmıştı.
Bitki çeşitliliği direniyordu.
İç ve dış mekanların kalitesi, hizmeti çok değişmişti.
Saatlerimizi, bazen tüm günümüzü geçirdiğimiz mekânda bir saat bile duramadık. İçimizi kemiren ‘Neden?’ sorusu bizi yönetim binasına götürdü. Cevap bizi daha da üzmüştü. Bu cennet köşeyi yaratmış olan o vizyon sahibi iş adamı vefat etmişti.
Bunu öğrendiğim an, soru soruyu kovaladı.
- Vizyon neydi?
- Lider kime denirdi?
- Her yönetici lider olabilir miydi?
- Bu mekânda o iş adamı kendi ile neyi alıp gitmişti?
- Tek bir kişi her şeyin kalitesini belirleyebilir miydi?
- Şu anki yöneticiyi liyakatsiz kılan neydi?
Her işyeri bir liderin ışığına ihtiyaç duyar. Lider kendi ışığıyla tüm bireyleri besler ve her bir birey kaynağından almış olduğu meşaleyi çalıştığı alana götürür ve ışıktan nasibini almamış bir köşe kalmaz. Tabiri caizse, her çalışan o liderin ruhunu taşır, adeta liderin temsilcisi olur.
Özetle, yönetim şekli ile bir işyeri ya lider ruhuyla dönüşümler yaratır ya da yönetici ruhuyla salt bir kişinin konforuna hizmet eden bir sürece dönüşür.
Lider olmak, tahakküm etmek anlamına gelmez. İnsanların hayal bile edemeyecekleri şeyleri yapabilmeleri için onları güçlendirmektir. Sadhguru