.
Uygar toplum ya da ülkeler denilince bunun karşıtı olarak çoğu zaman geri kalmış toplumları veya ülkeleri algılarız. İnsan için de aynı algıyı taşırız. Çok yakında kaybettiğimiz bir değerimiz olan Server Tanilli ders kitabı niteliğinde olan Uygarlık Tarihi kitabının girişinde uygarlığı değer yargısından uzak değerlendirir. Tanilli hoca uygarlığı “ her topluluğu başka halklardan ayıran, kendilerine özgü yanlarını ortaya koyan; yaşayış, çalışma, inanç, düşünsel ve sanatsal faaliyetler ile siyasal ve sosyal örgütlenme biçiminin bütünü olarak “ tanımlar. Bu yüzden çağdaş dünya gibi olmayan toplumları uygarlık dışı olarak niteleyemeyiz. Ancak geri kalmış diyebiliriz. Bu bakışla her toplumun, kendi uygarlığı olduğunu kabul etmeliyiz. Dünyanın oksijen deposu ve su kaynaklarının beşte birinin olduğu Amazon ormanları vahşi yaşam olarak da çağdaş dünyaya karşı bakirliğini koruyabilmeye, ayakta durabilmeye yani yaşayabilmeye çalışmakta. Amazon’da hala “ uygar dünya “ ile iletişime geçmemiş küçük insan toplulukları ya da kabileleri var. Oklarla-mızraklarla avlanan, birlikte yaşayan, paylaşan, akıllı telefonları, tablet bilgisayarları, Facebook, Twitter adresleri olmayan Amazon yerlileri güzelim bakir ormanlarda yaşıyor. Geçen hafta, gazete haberlerinden “ uygar dünya “ ile pek tanışmayan bu insanların başının belada olduğunu öğrendik. Sorun şu; Amazonun Peru –Brezilya sınırında yaşayan “ uygar insanlar “ bu yerlilere grip virüsü bulaştırmışlar. Daha önce böyle bir hastalıkla karşılaşmamış olan bu yerlilerin başı ciddi bir biçimde beladaymış. Gribin salgına dönüşüp bu yerlileri öldüreceğinden, hatta bu durumun toplu ölümlere yol açacağından endişe ediliyor. Uygar dünya ile ender olarak belki de ilk temaslarında başlarına neler geliyor, yaşamları tehlikeye düşüyor, bizim için basit bir grip onlar için çok tehlikeli bir salgına dönüşüyor. Bizim midemizi bulandıracak, iğreneceğimiz ne hayvanları avlayıp yiyorlardır yanma ya da gaz hissetmiyorlardır. Yine bizim bilmediğimiz hangi otu, yaprağı, kökü yiyorlardır da alerji bile olmuyorlardır. En cüsselileri, en iyi savaşanları ya da ağzıyla bambu kamışların içindeki oklarla 30 metrelik ağaçların tepesindeki eti lezzetli kuşları bir atışta vurabilenleri kabilenin reisi oluyordur. Buna karşın akşam av dönüşü herkes eşit bir biçimde o gün için gelen nafakadan nasibini alıyordur. Keşke birileri Amazon’un yerlilerine şunları söyleyebilse, Bu ‘’uygar dünya “ ile; Yakın olmayın, temas etmeyin hatta uzak durun, grip ne ki, Bu uygar dünya(!) size sömürmeyi, ezmeyi, çalmayı –çırpmayı, yalanı -dolanı, çocukları –kadınları katletmeyi, nedensiz hiç yoktan yere öldürmeyi, adaletsizliği, eşitsizliği bulaştırırlar. Böyle iyisiniz “ vahşi kalın uygar olmayın!’’ diyebilse.