Ulus-Modernite Projesi Prematüre Doğdu

.

Ulus-Modernite Projesi Prematüre Doğdu

 

Osmanlı İmparatorluğu’nun ulus devletlere parçalanmasının dört aşamada gerçekleştiği konusunda genel bir kabul vardır.1) III. Selim, 2) II. Mahmut,3) Abdülmecit, Abdülaziz,4) II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemleri. Bu yazıdaki muradımız,28 Mayıs’ta ortaya çıkan sonuçlar üzerinden, tekrar ortaya çıkan gelenekçilik-modernite çatışmasını irdelemek olacaktır.

 

Cumhuriyet ile başlayan ulusallaşma, 1923-1946 yılları arasında askeri bürokrasi tarafından inşa edilen radikal bir modernite projesidir.1946 yılından itibaren ise, çok partili sisteme geçişle beraber, popülist bir Cumhuriyet ilerlemesinden söz etmek mümkün.

Radikal Cumhuriyet inşası, Kemalist ideolojinin öncülüğünde yapıldı. Kemalist Ulus/Cumhuriyet inşa dönemi, birinci ve ikinci dünya savaşlarının arasında bütün dünyada gelişen uluslaşma sürecinin genel trendine uygun düşer. Bu iki savaş arasındaki homojen uluslaşma (etnisite merkezli) tarihi aynı zamanda Avrupa’da ki kanlı savaşların da tarihidir. Almanya’da Yahudi soykırımı, İtalya’da ki Musolini faşizmi ve İspanya’da ki Franco diktatörlüğü Kıta Avrupa’nın dramatik çağıdır.

 

Avrupa’da uluslaşma sürecinde yükselen ırkçılık nedeniyle iç savaşlar ve soykırımlar yaşanırken, Türk-Sünni tasarımı uluslaşma sürecinde, Anadolu coğrafyasında, heterodoksi sosyolojisinin toplumsal itirazı ile etnik ve dini çatışmalara neden oldu.

 

Osmanlı İmparatorluğu’nda münevver kesime ve moderniteye olan direnç, erken cumhuriyet döneminde de sürdü. İmparatorluğun modernite projesi tarafından dönüştürülmesine karşı gösterilen tepkinin en önemlisi Menemen’de Kubilay’ın gericiler tarafından katledilmesidir.

 

Erken cumhuriyetin karşılaştığı önemli dirençlerden olan 1925’de Şeyh Said önderliğindeki isyan ve 1938 yılındaki Dersim olayları, Kemalist ve askeri bürokrasinin ürünü olan uluslaşmanın jakobenleşmesine ve ardından heterodoksi sosyolojinin temsiliyet kanallarının kapanmasına neden oldu.

 

Kemalizme yönelik eleştirinin ana gövdesini de yukarıda belirttiğimiz heteredoksi sosyolojik temsiliyeti yok sayan jakoben cumhuriyet tasarımı gelir. Çok partili sisteme geçildiği 1946 yıllarına kadar süren bu süreçten sonra, Cumhuriyetin tarihsel ilerlemesi, DP’nin popülist ideolojisiyle yeni bir serencama bürünür.

Çok partili sistemden sonra Ulus/Cumhuriyetin devam eden siyasi krizini, gelenekçi-modernite çatışması üzerinden değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu çatışmanın aktörü ise Adnan Menderes’tir.

 

Cumhuriyetin ilanından, İkinci Dünya Savaşı’na kadar devam eden süreçte,radikal modernite projesini şu anlamda değerlendirmek gerekiyor; Cumhuriyetin kuruluş felsefesi, geniş halk kesimlerinin talebiyle değil, burjuva sınıfının olmadığı İmparatorluk-Ulus cumhuriyetinin tarihsel sürecinde, dar bir elit kadro ve askeri bürokrasi tarafından oluşturuldu. Bu anlamda Türk ulus-modernite projesi prematüre bir doğumdur. Gelenekçi-modernite çatışmasının devam etmesinin nedenlerini bu kuruluş felsefesinin kodlarında aramak gerekmektedir.

 

1980’ler sonrasında da dünyada modernite projesinin aşınmaya başlaması ve postmodernizm akımının da, klasik ulus modelini tartışmaya açtığını da belirtelim.

 

Sonuç itibariyle, tamamlanmamış demokratik bir Ulus/Cumhuriyet’in siyasi krizi devam ediyor.28 Mayıs’ta ortaya çıkan tablo ise, bu krizin ana gövdesinin yeniden gelenekçi-modernite çatışması olduğunu ortaya koyuyor. Siyasal İslam bu çatışmanın pragmatik bakiyesidir.

Devam edecek.. www.yenicizgihaber.cok

 

 

 

 

 

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri