Türkiye Yüzyılı!...
DOĞAN ATMACA
Bu yüzyıl, diğer yüzyıllara göre daha kemik, algılama pozisyonu daha kapsamlı, elektronik kültürün oldukça etkin, medya gücünün vazgeçilmez, yönetenlerin mağrur, yönetilenlerin ise bizar ve mağdur olduğu bir yüzyıl…
Yüzyıllık devlet iradesini koruyabilmiş ülkelerde portföyü geniş bir yönetim anlayışının hakim olması gerekir. Bu perspektifte ilerleme kaydedemeyen irade, kasedi başa sarmaktan öteye gidemez. Akademik şuurdan uzak, daha çok duygular üzerine kurulu, değerlerden yoksun, milli bir hikayeye muhtaç görünümlü irade tam anlamıyla bağlarından kopmuş bir vaziyet alır.
Büyük Devletler, Büyük Milletler ile Olur' sözüne uyum sağlayanlar büyük ölçüde dünya ekonomisine, sosyolojisine, bilimine yön verenler olmuştur. Bu kelam millet olabilme bilinci ile eşdeğerdir. Bu bilinci oluşturan etmenler, gerek siyasi gerekse tarihi açıdan birliğini sağlayabilmiş toplumlar için geçerli olmakla birlikte bu birliği tevdi edememiş olanların hayal kırıklığına uğramalarına engel olamayacaktır.
Türkiye Yüzyılı' başlıklı vizyon millet olma bilincinden kopuk olduğu gibi sadece bir kesimin yaşam alanını daha da rahatlatmaya yönelik siyasi bir projedir. Kazan Kazan!. Politikası ile millet içindeki makası daha da açacak olan bu vizyon projesinde ilim, bilim ve liyakat esaslı bir gelecek yoktur. Yardakçılar ve bunlara çanak tutanların payına düşeni daha da artırmaya yöneliktir. Göz boyamak için, algısı oluşturulan projelerde kayba uğrayan kamu sermayesi, hazineden eksilen kaynaklar içten içe eritilmek istenen ülke ekonomisine büyük bir darbedir. Toplumun merkezinde değil, kişilerin merkezinde olan projelerdeki keyfi harcamalar ve hesap sorulabilirlik özelliği olmayan bir sistem kahredicidir.
Gösterişe dayalı, egoist bir özelliğe sahip yönetim anlayışı ilerleme gösterme çabası sosyolojik, psikolojik ve kültürel zayıflığı göstergesinden başka ne olabilir ki?
İtibar hasretinin zirvede olduğu, devletin malı deniz yemeyen keriz misali sallana sallana yol alan bir Türkiye Yüzyılı…
Bu yüzyılda kazananlar; zulme sessiz kalıp, zalimin yatağında yatanlar, yolsuzluğa hukuksuzluğa sessiz kalıp pastadan bir pay daha nasıl alırım diyenler, Liyakat ile değil sadakat ile bulundukları koltuğa yapışıp kalanlar, birkaç ihale daha nasıl alırım diye kirli pazarlıklara girenler…
Kaybedenleri ise kimseye yaslanmadan yol yürüyenler, tırnağından artırıp evlatlarının geleceği için mücadele edenler, zulme boyun eğmeyenler, ilim irfan peşinde koşanlar, sanata topluma ve değerlere önem verenler, mahcup öğrenci, mahcup öğretmen, mahcup anne ve baba, mahcup işçi, mahcup emekli olacaktır..
Türkiye Yüzyılı' işte böyle bir proje olacak. Tıpkı yıkılmaya yüz tuttuğu bir dönemde dışardan borçlanıp Dolmabahçe Sarayı'nı yaptıran Osmanlı gibi…
Üretmeden tüketen budala bir hastalıkla karşı karşıyayız. Merhaba Türkiye Yüzyılı… www.yenicizgihaber.com