Son yıllarda bir söz çok sık kullanılıyor; “Balık hafızalı bir toplum olduk”. “Dün yediğimizi bile bugün unutuyoruz” diyoruz. Niye böyle oluyor? Birileri bizim, geçmişimizi unutmamız gerektiğini kafamıza yerleştiriyor. Okuyup anlama kapasitemiz, çok sınırlı. Japon yılda ortalama 25, İsviçreli 10, Fransız 7 kitap okurken, Türkiye’de bir kişi on yılda bir kitap okuyor. PISA sınavlarında okuma-anlama becerilerinde 43. Sıradayız. Ortalama eğitim süremiz 7 yıl Okuma-Yazma bilmeyen kadınların oranı %9,4. Bu koşullarda okumak-yazmak iyice zorlaşıyor. Kütüphanelerimizin durumu içler acısı. On üç yıllık AKP iktidarında kütüphaneler gereksiz yerler haline getirildi. Bizler 12 Mart ve 12 Eylül faşizm dönemlerinde kitapların suçlu olarak gazetelerde ve televizyonlarda gösterildiği bir tarihi de yaşadık. Evinde bir kitap bulunan kişi örgüt üyesi olarak değerlendirilip, günlerce gözaltında tutulabiliyordu.Böyle bir tarihten geliyoruz. Tarih derslerimiz de tabii buna göre şekillenmiş durumda. İçinde bulunduğumuz coğrafya, pek çok uygarlığın batıp çıktığı bir bölge olmasına rağmen, yaşadığımız yerin bile tarihini tam bilemiyoruz. Okullarda tarih, çok yüzeysel ve işe yaramaz bir şekilde anlatılıyor. Örneğin Kurtuluş savaşımızda çok önemli bir yere sahip olan Antep savunması doğru ve gerektiği bir şekilde anlatılmıyor. On yıl önce Gaziantep’e gelmeden önce bu önemli tarihsel dönemi, yanlış olarak biliyordum. Oysa 6317 insanımızın hayatını kaybettiği, büyük zorluklar içinde kahramanlık örneklerinin verildiği bu savunmanın, ülkemizdeki her öğrencinin bilmesi gereken bir tarih olduğu ortadadır. Şahinbey’i, Karayılan’ı, Şehit Kamil’i iyi öğrenmeliyiz. Bu tarihi öğrenmek, bize İngiliz ve Fransız emperyalizmini ne olduğunu gösterecektir. Şu anda emperyalistlerce tekrar ısıtılan Ermeni meselesinin gerçek tarihini öğretecektir. Gaziantep tarihi eserleri çok olan bir il. Antik çağlardan, günümüze kadar her dönemden eserleri görebiliyoruz. Zeugma Mozaik müzesindeki eserlerde o yıllarda ulaşılan estetik anlayışının, şu anda bize yaşatılan düzenden daha ileride olduğunu görüyoruz. Camiler, hanlar ve hamamlar yapıldıkları dönemin özelliklerini yansıtıyor. Bu kadar çok hanın olması, ticaret yollarının şehrimizden geçmesiyle açıklayabiliriz. O yüzden de Antep bezirganlığın da merkezi olmuş.Diğer bir konu da Alevilik-Sünnilik meselesi. Ülkemizde ve bölgemizde katliamların gerekçesi yapılmaya çalışılan bu konuda da iyi bir tarih bilincine sahip olmamız gerekiyor. Kültürel olarak bizi bizden ayıran bir şey yok. Esas olarak göçebe bir halk olduğumuzdan, pek çok aile, önceki kuşaklarını araştırdığında bir alevi kökene sahip olduğunu görüyor. Köken araştırırken yapılan yanlışlık hep erkek üzerinden gitmektir. Bu ülkede yaşayanlar olarak genetik yapımız, Avrupalılara göre daha karmaşık bir yapıda. Yazılı kaynaklarımız pek sınırlı olduğundan, pek çok kişi de kökenini araştıramıyor. Buna da bir gerek yok. Toplumumuzda sınıfsal çelişkileri unutturmaya çalışan parababaları zaten böyle düşünmemizi istiyor.Hikmet Kıvılcımlının dediği gibi para babaları halkı kendi cehennem düzenlerinde, örgütsüz halde tutmak için vatandaşı “kafadan silahsızlandırıyor” . Kendi yaşadığımız şehirden başlayarak gerçek tarihi öğrenmek, yaşadığımız günleri ve hayatı anlamayı kolaylaştıracaktır. ercankosmanoglu@hotmail.com
Tarih Bilincimiz…
.