.
Hiç bir su söndüremez bu yürek yangınını “Bir hilal uğruna aya Rab ne güneşler batıyor” diye yazmıştı dünyanın en güzel istiklal marşının şairi Mehmet Akif. Bunu anlarım. Çünkü batan o güneşler canlarını vatan ana için veriyorlardı.Peki ya anarşi yarasını kaşıyan, dolayısıyla yurdun dört bir yanını kana boyayanlar durmadan can alınmasına niçin ortam hazırlıyorlar? Siyasi rant uğruna değil mi?Yazık değil mi bir başkanlık yetkisini elde edebilmek için kıyılan yüzlerce yüzlerce can’a? Şimdi de karşıma geçmiş benden oy dileniyor. Kendisine oy vereyim ki ülkemin tek yetkilisi astığını asan kestiğini kesen Ali kıran baş keseni olabilsin.İşte bir kere daha kaşındı yara. Yüzü aşkın cana kıyılmasına neden olundu bu kez. Hangi yürek suskun kalabilir böylesine büyük bir acı karşısında.Gün yok ki yurdun bir yerlerinden şehit haberleri gelmesin… İşte sonuncusu… Sonuncusu değil elbet… Siz ey, Malatya’dan, Gaziantep’ten, Şanlıurfa’dan, Kahramanmaraş’tan kalkıp Ankara’ya gelen barış elçileri…Acaba birkaç dakika sonra, kana susamış caniler tarafından Ankara Gar’ına yerleştirilen devasa bombanın patlatılması sonunda yokluğa doğru savrulacağınızı biliyor muydunuz? Sizlere böyle bir ölümü reva görenlerin, ölümleri nasıl olur acaba?“Annemin kokusunu duymazsam ölürüm” diyordunuz sayın başbakan. Anneler de evlatlarının kokusunu duyamayınca ölüyorlar. Bugün kaç anneyi öldürdünüz?” diyor Can Dündar.“Anneler anneler biliyor musunuz nereye koşuyorum böyle delicesine! 100’ü aşkın can’a su taşımaya…” diyorum ben de.Ama biliyorum hiç bir su seli söndüremez böyle bir yürek yangınını. Sizlere ağıt yazmaktan özgesi gelmiyor ne yazık ki elimden.“Çıkıp geldi o kara gün ansızınkaranlığın geldi çıkıp içindenbir vardın bir yoksun sevgili çocukadını sulara, rüzgâra yazdım. Yokluğa karışır nasıl bir andayıllar yılı emekle büyüttüğümher şeyimdin şimdi sensiz bir hiçimadını annenin sütüne yazdım. Sen bir yandın, ben her gün yanıyorummezar taşın bile olmadı çocukyüreğim olsun diye yattığın yeradını canıma, kanıma yazdım. Kaç bahar görmüştün daha hayattadoymamıştın güzeli yaşamayasenin yerine ben gideydim çocukadını sonsuza, çokluğa yazdım. Gündüzümdün gecem oldunMecnun’undum Leyla’n oldumyavrusuz ceylanım şimdiadını çöllere, kumlara yazdım. Adını ağaçlara, bulutlara, güneşesabahlara, mevsimlere, aylarasesini arayan sesimle çocukadını kuşların tüyüne yazdım. Ateşe dönüşen parmaklarımlaYıldızlara bulutlara karlaraadını kardelen yapraklarınaülkemin kıraç topraklarına yazdım. Adını saçlarının her telinesabahların tan yelinebebelerin küçük küçük elineadını gözümün seline yazdım.”