Merhabe kıymetli Yeni Çizgi okurları.
Bundan böyle burada haftada bir sizlerle önemli bilgiler, değerlendirmeler, araştırmalar paylaşacağım. Şimdiden keyifli okumalar dileyerek ilk yazıma ve konumuza dönmek istiyorum.
Suriye’de araba var mı? Parfüm var mı? Okul, deniz, telefon var mı? Vb. Sorular bizim kulağımıza çok geldi Türk kardeşlerimizden. Göç ettiğimiz andan bu yana hatta bundan daha kötü ve cahil sorular soruldu.
Demek ki Suriye nasıl bir ülke olduğunu ve nasıl bir medeniyete uygarlığa sahip olduğu bilinmiyor.
O zaman gelin birlikte yeniden tarihi canlandıralım:
Suriye veya sûriye dünyanın en zengin arkeolojik mirasına sahip ülkelerinden biridir Afrika, Asya ve Avrupa kavşağındaki toprak ve gerçek medeniyetin başladığı yer orasıdır. Günümüzde hâlâ dünyanın en büyük imparatorluklarının izlerini taşıyor.
Ebla şehri çivi yazılı tabletlerden, çarpıcı Roma kentlerine Suriye’nin yedi büyüleyici arkeolojik mirasını sizlerle paylaşayım.
- Ebla Antik Kenti ( ible)
Elba Antik Kenti ya da Tell Mardikh, ilk olarak 1964 yılında İtalyan Arkeolog Paolo Matthiae tarafından Halep şehrinin 55 kilometre güneyinde keşfedildi. Kentin gelişimi günümüzden 2500 ila 3000 yıl öncesine tarihlense de, buluntular en az MÖ. 3000 yılından itibaren kentte yerleşim olduğunu gösteriyor. Burada arkeologlar tarafından, Sümer Alfabesiyle yazılmış 20.000 çivi yazılı tablet hazinesi gün ışığına çıkarıldı. Daha çok ekonomiyle ilgili olan bu tabletler, antik kent sakinlerinin günlük yaşamıyla ilgili bilgilere de sahip.
- Apamea Antik Kenti (Efamya)
Suriye'nin en önemli kültürel miras alanları
Apamea Antik Kenti MÖ. 300 yılında Seleukos Kralı Nikator tarafından kuruldu. Asi Nehri kenarında kurulan bu büyük şehrin, en parlak döneminde yarım milyon insana ev sahipliği yaptığı düşünülüyor. Kent, MÖ. 64 yılında Roma İmparatorluğunun bir parçası oldu.
Milattan sonra 115 yılında gerçekleşen büyük bir depremle yıkılan görkemli şehir, daha sonra 7. yüzyılda yabancı işgalciler tarafından için yağmalandı. Günümüze ulaşan büyüleyici sütunlar hala turistlerin ilgisini çekmekte.
- Busra Antik Kenti
Busra Antik Kenti bir zamanlar Roma’nın Arabistan eyaleti başkenti olmuştu. Şehrin adı ilk olarak Tell el-Amarna’da bulunan yaklaşık 3400 yıllık Mısır tabletlerinde geçmekte. Daha sonraki yıllarda ise bölgeye Nebatiler egemen oldu. MS. 106 yılında Busra, Roma İmparatorluğunun bir parçası oldu. Busra altın çağını, çeşitli ticaretler için uzun yolculuklar yapan Arap kervanları tarafından ticaret merkezi konumuna gelmesiyle yaşadı.
Neredeyse hala ayakta olan Busra Antik Kenti, günümüze kadar birçok imparatorluğun izlerini taşıyarak ulaştı. Antik kentte günümüze kadar çok iyi korunarak gelmiş 2. yüzyıl Roma tiyatrosu, dünyanın bilinen en eski camilerinden biri ve Bizans dönemine ait katedral bulunmakta.
Fakat IŞİD tarafından yapılan saldırılarda çok büyük zarar gördü, harap oldu.
- Aleppo Antik Kenti (Halep)
Hamdani devletinin en büyük başkenti ve ha İbrahim (a.s) yaşadığı yer. Dünyanın en eski şehri ve imparatorlukların toplandığı toprak. 5000 yıl boyunca kesintisiz olarak yerleşim gördü. Hititlerden Asurlulara, Moğollardan Osmanlılara kadar hemen hemen her büyük imparatorluk tarafından yönetildi. Şehir 12. yüzyıla tarihlenen camisi ve 13. yüzyıla tarihlenen sitadeli ile ünlü. Bu sitadel en az M.Ö. 3000’e tarihlenen bir arkeolojik höyük üzerine inşa edilmiş.
- Şam Emevi devletinin başkenti
Suriye’nin başkenti Şam, MÖ. 4. bin yılda kuruldu fakat şehir dışındaki kazılardan (Tel Ramad) insanların bölgede en az 8000 ila 10000 yıldır yaşadığı biliniyor. Şehir, Ortaçağda zanaat ve sanayi alanında gelişti, özellikle kılıç ve dantel üretimi konusunda uzmanlaştı. Kentteki antik izler günümüzde, Roma Dönemi’nde Tanrı Jupiter için yapılmış tapınak, Roma Dönemi şehir duvarları ve 8. yüzyıla tarihlenen Emevi camisiyle görülmekte.
- Palmira Antik Kenti (Tedmur) ve Zennunye kraliçesi
Palmira Antik Kenti, Hindistan’dan Roma’ya, Çin’den İran’a kadar uzanan ticaret yollarının kesişme merkeziydi. Suriye çölünün ticari kervanlarının geçiş noktasında olması sebebiyle “Çölün Gelini” olarak da bilinen şehrin ismi ilk olarak MÖ. 2. yüzyıla tarihlenen tabletlerde geçse de, Roma İmparatorluğunun kontrolü altına girdiğinde gelişerek önemli bir merkez konuma geldi.
- 272 yılında yağmalanmasına rağmen, Ba’al Tapınağı, Diocletianus’un kampı -büyük askeri kompleks- ve şehrin dışında kalan geniş nekropol gibi birçok kalıntı günümüze ulaşmayı başarabildi.
- Haçlı Kalesi
Batı Suriye’de bulunan ve inanılmaz derecede iyi korunmuş olan Krak Des Chevaliers Kalesi, 1142 – 1170 yılları arasında Hospitalier Şövalyeleri tarafından inşa edildi. Şövalyeler 1. Haçlı seferleri sırasında kutsal toprakları korumakla yükümlüydü.
1271 de Memlüklüler tarafından alınana kadar, haçlıların elinde kaldı ve Haçlı Seferleri’nin sembolü olarak nitelendirildi. Memlük Sultanı Baybars, kale içerisinde bazı düzenlemeler yaparak var olan kiliseyi camiye dönüştürdü. Kale günümüze şaşırtıcı derecede iyi korunarak 13. Yüzyıldaki haliyle ulaşmış.
Temmuz 2013’te yayımlanan raporlara göre kalenin, Suriye’deki iç savaş nedeniyle ciddi hasarlar aldığı tespit edildi.
Suriye’nin peygamberlerin bastığı mübarek toprak, ilahi dinlerin beşiği, dünyanın en kutsal mukaddes mekânıdır. "Suriye'de Çilek varmı" başlıklı yazımın içerisinde benzer sorulara, değerlendirmelere yanıtları, sanırım şu kısacık yazıda birazcık olsun vurgulayabildiysem.. www.yenicizgihaber.com YENİ ÇİZGİ