Suyun ticari bir “meta” olarak ilk tanımlanması 1992’de yapılan Uluslararası Su ve Çevre Konferansı’nın Dublin beyanındadır. Yine 1992’de Rio’da yapılan Çevre ve Kalkınma konulu BM Konferansı’nda da suyun “eko-sistemin bir parçası, doğal bir kaynak ve sosyal ve ekonomik bir mal” olması gerektiği belirtilmiştir.İçinde Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletlerin de olduğu kurucular tarafından 1996 yılında oluşturulan Dünya Su Konseyi’nin kuruluş amacı tüm dünyada su ile ilgili temel politikaları belirlemektir. Dünya Su Konseyi’nin her üç yılda bir düzenlediği Dünya Su Forumları’nda su sorununun çözümü için önerilen yol suyun ticarileştirilmesi ve özelleştirilmesi olmaktadır.Dünya Su Forumu 2001 yılındaki toplantısında suyun “bir insan hakkı” olduğu kavramını değiştirerek “bir insan ihtiyacı” kavramını kabul etmiştir. Kapitalizmin temel iktisat anlayışı kaynakların kıt, insan ihtiyaçlarının ise sınırsız olduğu kabulüne dayanır. Suyun dünya üzerinde kıt bir kaynak ve bir insan ihtiyacı olarak tanımlanması, liberal iktisat kuramları gereği, suyun kullananın karşılığını ödemesi gereken ticari bir mal olması sonucunu beraberinde getirir. Böylelikle uluslararası sermaye açısından suyun ticarileştirilmesinin teorik altyapısı oluşmuş olur. Sıra hızla su kaynaklarının denetimini ele geçirmeye gelmiştir.Üretimin, üretim araçlarını ellerinde bulundurulanların daha fazla kâr edebilmeleri amacıyla değil, insanların ihtiyaçlarını karşılamak için yapıldığı bir sistemde suyun kıtlığı söz konusu değildir ve insanlara bedava sağlanması da mümkündür. Su kaynaklarının kirlenmesinin önüne geçilmesi de eldeki teknik olanaklarla mümkündür. Bütün bunların yapılmaması sisteme ilişkin bir tercihtir.Burada üzerinde durulması gereken temel sorun suyun ticarileştirilmesi artık küresel boyutta bir başlık nitekim yerel yönetimler bu konuda çok tecrübeli çünkü artık büyük kentlerde insanlar su faturalarını ödeyemez duruma geldiler. Tabii su haktır derken insanların komleks yapıları göz önüne alınarak ifade ediliyor. Yani tasarruflu kullanacağı kendi bilincinde olması gereken bir durumdur. Yoksa kendi ihtiyacından fazla su kullanıldığında ekolojik krizin sebebi gene insan olacaktır.Örnek olarak kendi halinde akan bir dereden insan ihtiyacı dışında su çektiğinde ekosistemden kaynaklı diğer canlıların ihtiyacı olan suyu aldığında ekolojik kriz sebebidir. Antep’te su 2014 verilerine bakıldığında en pahalı olan şehirlerarasında yer almaktadır. Bu durum sadece Antep değil bütün şehirlerde bedava verilmelidir. Kanunlara göre suyu bedava veremiyor yerel yönetimler. Yani hakkı olanı satacaksın diyor en örnek alınması gereken kanun artık gerisini siz düşünün.Hak olanın hak olarak verilmesi gerekir. Zenginleşme aracı olarak kullanılmasının önüne geçilmelidir. Damacana, petlerde satılan sularda kesinlikle alınmamalıdır. Matara kullanılmalıdır. Yerel yönetimler bunu desteklemelidir.Su Atık Su Toplam Kdv dhl toplamTarsus Taski 1,83 1,90 3.73 4.02G.Antep Gaski 5,02 0,38 5,40 5,83Kayseri Kaski 2,5 0,84 3,34 3,34Ankara Aski 2,14 1,07 3,21 3,47İzmir İzsu 1,23 1,89 3,12 3,37Antalya Asat 2,15 0,64 2,79 3.01Konya Koski 2,42 0,60 3,02 3,26Adana Aski 2,42 0,60 3,02 3,26Kocaeli İsu 2,67 1,335 4,00 4,33Değerler m3 başına tahakkuk ettirilen ve tümü de 2014 yılı için revize edilerek belirlenen aktüel fiyatlardır.
Su canlılar için yaşama, kapitalistler için zenginleşme aracı
.