Ilık bir Halep akşamıydı. Halep’in dar sokaklarındaki taş evin büyük avlusunda çaylarımızı yudumluyorduk. Esad öncesi Suriye’nin önemli bir ailesinin torunu olan Raşid, “Bu iş öyle basit bir şey değil” demişti. Dera’da çocuklar duvarlara dönemin en bilinen Arap sloganı olan “Halk, düzenin yıkılmasını istiyor” sloganını yazmış ve muhaberat tarafından işkence görmüşlerdi. Hem de peygamber torunu oldukları bilinen bu kentin ileri gelenlerinin tüm ısrar ve ricalarına rağmen.“Esad akıllı davransa, çocuklara işkence yapan iki, üç polisi göstermelik de olsa cezalandırsa, dedelerinden özür dilese bu iş büyümezdi” deyince Raşid gülümsemiş, “Sen öyle san. Düğmeye basıldı. Bu ülkede en az muhaberatçı kadar batılı istihbaratçı var. Bilumum istihbarat örgütü hemen komşu topraklardaki silah yığınaklarını buraya geçirmek için hazır bekliyor. Yakında gösteriler büyür ve silahlar patlamaya başlar.”Gerçekten Raşid haklı çıkmıştı. Önce bin kişi Dera’da, sonra binlerce kişi tüm Suriye’de cuma namazı çıkışlarında büyük gösteriler düzenlemeye başlamıştı. Daha düne kadar sokakta “Esad” ismini ağızlarına dahi almaya çekinen, ara sokaklardaki gölgelerden dahi “Muhaberat” diye çekinen, çoğu seven ama diğer çoğu da korkan halk ve erkekler birilerinin önderliğinde (?) korkusuzca gösterilere başlamışlardı. Parası olanlar ailelerini Lübnan üzerinden yurt dışına göndermeye başladılar.Raşid o akşam, “Bölgede Rusya’nın tek destekçisi, sıcak denizlerdeki tek müttefiki olan Esad rejimi batıyı ve ABD’yi tehdit ediyor, ticaret yollarının batı sermayesinin eline geçmesine engel oluyor, İran ve Irak petrolünün Akdeniz’e ulaşmasını zorlaştırıyor ve İsrail’in devre dışı kalmasına sebep oluyor. Bu işlerin arkasında dünya sermayesini yöneten her ulustan ve dinden kapitalistler var” demişti.Yıllar geçti. Olaylar Raşid’in öngördüğü gibi gelişti. Suriye kan gölüne döndü ama bu durumdan bölgenin yoksul halkı dışında herkes mutlu oldu. Ticaretini ve kârını katlayan “Esnaf” mutluydu. Savaş ekonomisi uyanıkları zengin ediyordu. IŞİD’li erkek mutluydu. Kısada olsa özlemini duyduğu islami esaslara göre yaşadığını düşünerek ve öldüğünde doğrudan cennete gideceğini hayal ederek aslında kardeşini boğazlıyordu.Batı mutluydu. Cihatçı vatandaşlarının bölgeye gitmesine göz yumarak içindeki pisliği temizlediğini düşünüyordu.Rusya mutluydu. Çeçen, Özbek, Türkmen ve her türden radikallerin Suriye çöllerinde telef olmasını ellerini ovuşturarak seyrediyordu.İsrail en mutluydu. En iyi Arap ölü Araptı ve birbirini yiyen Aarapların yakında birbirlerini bitireceklerini düşünüyordu.Ortadoğu’da “abi” olma hayalindeki Esed’çiler, kardeşçiler mutluydu.Ta ki Suruç’ta bomba patlayana kadar.
Son mutluluk
.