Ülkemiz insan değirmeni. En değersiz şey insan hayatı. 1999 yılının ağustos ayının 16’ncı günü akşamı İstanbul’dan Anadolu’ya doğru yola çıktık. Gece yarısı Aksaray’a ulaştığımızda aldık deprem haberini. Az önce altından geçtiğimiz Düzce’de beton köprü otobüsün üstüne düşmüştü. Yakınlarımızı aramaya çalıştık, ulaşamadık. İstanbul’a döndüğümüzde insanlar sokaklarda parklarda toplanmıştı. Bizimkiler de Ataköy’de denize yakın bir yeşilliğe battaniye ile çadır kurmuşlardı. Bir ay kadar orada yaşadılar. Geçen gün aynı yerden geçiyordum. Çadır kurduğumuz yerde çimenlerin yerinde beton gökdelenler yükseliyordu. Eskiden ayağımızı denize soktuğumuz sahil Bandırmaya doğru uzaklaşmıştı. Bugün İstanbul’da aynı depremi yaşasak insanların toplanacağı, konaklayacağı yer yok şehir içinde. Bir yandan yetkili bakanlar, “Deprem geliyor. Kader deyip oturamayız” diye kendilerine görev(?) veriyorlar, diğer yandan aynı bakanlar İstanbul’da kalan son yeşilliklerin etrafını, içeride ne halt karıştırdıkları görünmesin diye, önce metal levhalarla kapatıp sonra katliama girişiyorlar. Onlar için paradan ve günü kurtarmaktan daha önemli bir şey yok. Marmara Üniversitesinin şehir merkezindeki, Nişantaşı’ndaki, Halkalı’daki, Bahçelievler’deki arazilerini bile sattılar daha iki gün önce. Bu arazilerdeki binalar temizlenip kocaman şehir parkları, şehir ormanları, deprem toplanma alanları yapılamaz mıydı? Yapılamazdı. Metrekarenin bu kadar değerli olduğu bu bölgelerde insan hayatı dediğinizin kıymeti olur mu? Araziler, “İstanbul’a ihanet ettik” diye ağlayan en devletlilerin gözünün içine baka baka çoktan TOKİ’ye, oradan da Emlak Konut’a verildi bile. Şimdi oralara, içinde orta boy bir Anadolu kasabasında yaşayan insan sayısı kadar şehirlinin sıkıştırılacağı kibrit kutusu binalar, gökdelenler yapılacak, en küçük daire yarım trilyondan satılacak, komisyonlar alınacak, çark dönecek. Bakanlar ağlaşacak, Maçka Parkı, Ataköy sahili, Gülhane Parkı gibi son yeşillikleri kurtarmaya çalışan insanlar toplanacak, gözaltına alınacak, “Şansölye” tanıdığı olmayan yurdum insanı sorgusuz, suçlamasız birkaç yıl içeride kalacak, burunları sürtülecek. Paralar kazanılacak, bağışlar toplanacak, milyon doları çarpanlar yurt dışına kaçacak, bir yılda trafik kazalarında 3 bin 500 kişi ölecek, tepedekine kızan korkak oraya bağıramadığı için karısını, kızını, sevgilisini(?) artan bir hızla kesecek (2014’te 294, 2017’de 409), maliyeti düşürüp, kazancını artırmak isteyen müteahhit her yıl 1000’den fazla işçiyi öldürecek (2017’de 1338 işçi). Olsun. Ne diyorduk askerde uygun adım yürürken? Her (sol) şey (sol) vatan(sol) için(sol). Her (sol) şey (sağ) vatan (sol) için(sağ).
Sol, Sağ
.