Bir grup içinde neden şu kişi değil de bu kişi bir lider olarak ortaya çıkıyor ya da kabul ediliyor? Yani liderlik nedir?
John Adair,’’Becerilerinizi Geliştirin’ adlı kitabının giriş bölümünde bu soruyu sorar ve lider olma kavramına şu tanımlamayla devam eder; İnsan, gerek dogmatik gerekse sonradan edinilen yönleriyle birbirinden ayrışan kişilikleri temsil eder. Dolayısıyla insana dönük tanım ve nitelemeler kişiye özgü denecek kadar çeşitlendirilebilir. Bu anlamda,’’ insanların en iyisi, yaptığı şeyden en iyi olandır’’. Bu tanımdan çıkan anlam, liderlik özel yetenek, eğitim ve birikim ile sınırlı kişilerin yaptığı tarihi bir önemdir. Machiavelli de; Dünya tarihinde öne çıkan lider merkezli olay ve çağlar döngüsü gösterir ki kişilikler, hem bilgileri, hem cesaretleri hem de savaş sanatındaki üstün performansla kazandıkları zaferlerle adlarını tarihe yazdırmışlardır.
Modern çağda, daha büyük ve karmaşık örgütlenme durumuna gelen devlette, liderlik pratiği yeniden şekillenmiştir. Sanayi çağından bilgi çağına, devamlı yenilenen bilimsel yönetim ve deneyime gereksinim duyulmaktadır. Dünya da gelişen yeni iletişim ve enformasyon koşullarında liderlik donanımı farklılaşmıştır. Bu dönemde, otoriter, hümanist, demokratik, karizmatik, vizyoner, dönüştürücü ve gelenekçi gibi lider özellikleri tartışılmaktadır.
Bu genel tanımlamalardan sonra, konuyu Türkiye siyasetinde uzun yıllar tartışılan ‘’sol lider’’ çıkmıyor tartışmasına getirmek niyetindeyim.
Sol siyasetin sosyalist kanadına bakıldığında,1900’lerin başından 1970’lere Şefik Hüsnü’den Mihri Belli’ye, Hikmet Kıvılcım’dan Deniz Gezmiş’e ve Mahir Çayan’a kadar Türkiye sosyalist hareketinin 20.yüzyılda varoluş koşullarını belirleyen, bu yüzyılda sosyalist hareket açısından damga vuran liderlerin varlığından söz etmek mümkün. Ancak sosyalist hareketin 1970’lerde kazanmış olduğu kitlesel güç orta yaşlara geldiklerinde bu gücün gerilere savrulduğu görülür.1990’ların başında itibaren merkez sol ve sosyalist sol açısında liderlik ve siyaset üretmede kısır bir döneme giriyoruz.
Günümüzde solun etkili bir liderden yoksun olması, tavuk-yumurta metaforuyla açıklamak doğru olabilir. Sol-sosyalist hareket geçmişte görülen tarzda liderlerden yoksun olduğu için mi bu durumda, yoksa bugün çok zayıf ve beceriksiz olduğu için mi 1970’lerdeki gibi liderleler ortaya çıkmıyor.
Özellikle uzun süren bir tek parti liderliğinden sonra Bülent Ecevit’in yeni bir slogan ile CHP’ye yeni bir ideolojik paradigma ile genel başkan olması günümüz konjoktürel açıdan doğru bir referanstır.
12 Eylül cunta darbesinin CHP’nin üzerinde yarattığı politik hasar ve CHP’nin çağın değişen siyasal dinamiklerle kendini yenilememesi hem siyasal yeninin olmasını engellemiş, hem de bu habitusa teslim olmuş partinin lider ve yeni insan kaynağı üretememesine yol açmıştır. CHP’nin bugün içinde bulunduğu krizi bu saiklere bağlamak gerekir. www.yenicizgihaber.com