Yeni jenerasyona bakıyorum kıymet değer bilmeyen. Ezbere yaşayan. Gösteriş için yaşayan. Özenerek yaşayan. Taklit ederek yaşayan. Yaşamanın manasını bilmeden yaşayan insanımızın sayısı o kadar arttı ki. Bu sayının artışı demek üretmekten uzak, henüz kendini tanımadığı aymazlığın arttığı bir gelecek demek.Genç jenerasyon yokluğun, yoksulluğun ne demek olduğunu bilmiyor. Gaziantep e özgü yuvalamayı çoğumuz biliriz. Meşakatli bir yemektir, emek ister. Annemiz oturur etrafında pervane döneriz, önce yoğurulur bir kaşığa kırk tane sığacak şekilde yuvalanır tabi saatleri alan bir işlem bilen bilir, haşlanır, yoğurdu süzülür, nohut et saatler evvelinden düdüklü tencerede pişirilir hatta gün öncesinden yapan olur. Evet akşam sofraya gelir ben bu yemeyi sevmedim yemeyeceğim! Yahu sen bu yemek nasıl ortaya çıktı haberin var mı ha daha maddi açıdan nasıl bulunup devşirilip eve geldiğinden hiç haberi yok. Eğer onun bu hale nasıl geldiğini bilse belki böyle davranmazdı kim bilir. Ailesinin vicdanına yüklenerek herkesin var benim neden yok diye başlayıp sonu gelmeyen cümleler, elinde son model telefon otuz altı ay taksitle alınmış olmadığı kişiliğe bürünmeye çalışan insan modelleri. Giydiği kıyafetin markasının arkasına sığınan özgüvensiz insan modeli. Babasının çalıştığı yeri söylerken utanan, oturduğu evin semtini söylemek yerine kıvıran bir nesil. Klavye gösterisi yapan sosyal medya budalaları. Yaşam alanınında kendini sadece fiziki görünümüyle dış dünyaya tanıtan bir nesil.Kitap gazete dergi okumayan, araştırmayan, bilge insanların dizinin dibinde vakit harcamayan, sanata emeğe saygı duymayan ve dahası…Yaşım yirmi beş on yıldır çalışırım ve bu durumdan asla gocunmadım utanmadım ki utanılacak bir durum mevzu bahis dahi değil. Hiç bir şey altın tepsiyle önüme sunulmadı. Yaşıtlarıma bakıyorum bu gözlemlediğim şeyler beni gerçekten çok üzüyor bazen kendimden şüphe ediyorum acaba hata bende mi diye, ama yok karşımda kıvranan iki kelimeyi bir araya getirip cümle kurma yeteneği olmayan gücü sadece cebindeki paraya yeten, kıyafeti fiziğiyle odak noktası olarak tatminkar yaşayan insanları görünce özür dilerim mütevazı olamayacağım bu konuda ama ne kadar şanslı olduğumu bir kez daha anlıyorum . Şaşıp kalıyorum o cebindeki seni yönetiyor sen onu yönetemiyorsun. Birde hiç olmayıp var gibi gösteren arkadaşlarımız var onlarınki de genelden özele kadar uzanan büyük problem!Kendine ait herhangi bir fikrin düşüncen bakış açın olmaması ne acı ne aciz bir durum. Yatırımı dışarıya yapıp içeriyi aç bırakmak büyük yanlış hataların başlangıç noktası. Keramet kıyafette, modayı takip etmekte, yeni oyuncaklarla ;) gösteriş yapmakta değil. Fikirlerinle var olup özgürce söylemekte. Ne istediğini bilmekte. Kendini tanımakta ve omurgalı olup yaşamakta. Şu söze katılıyorum yokluğu bilmeyen varlığın kıymetini ne bilir. Trajedi, duygu sömürüsü ya da demagoji değil bu sözlerim gerçek anlamda o şahıs yada şahıslar o telefon taksitini çalışarak hatta beden işçiliği yaparak ödeseydi emin ol ben bundan sıkıldım demezdi diyemezdi ha! kişiliğiyle doğru orantılı bu sözlerim…Bazen yıllarca yaşananların özeti tek cümleye sığar: sobanın üzerinde pişen yağda yumurta, yoksulluğun en lezzetli halidir.Günün sonunda;Bir selamla okulu bitmeden makam koltuğuna oturan,10 saniyede insan harcayan,Özgüveni olmayan, yüzeysel insan topluluğu. Ama napasın eşeğe altın semer vurmuşlar, eşek yine eşektir. Bilmem anlatabildim mi?!!
Sobanın Üzerinde Pişen Yağda Yumurta Zenginliği
.