.
Siyasi partilerin aday adaylarından şu sıra en çok AKP’lilerin gazete ve reklam panolarında billboardlarda ilanlarını görürsünüz. Yani AKP’li adaylar sokakta yoksa tanıtım alanlarında kendilerini ihmal etmiyor. Kendilerince doğrusunu da yapıyorlar. AKP’den sonra son günlerde MHP’li aday adayları da bu alanda kendini hissettirmeye başladı. HDP ve CHP çevresinde ise aday adayları, yerleri garanti olana kadar tanıtıma ihtiyaç duyan fazla kimse yoktur gibi gözüküyor.Fakat seçime ramak kala seçim çalışması yapılması ne kadar doğru sonuç veriyor, geriye dönüp bakıldığında bunu görmek olası. Kimileri ta bir yıl önceden hazırlığını yaptığı bir dönemde, bir ya da 1,5 ay gibi kısa bir zaman diliminde siz seçmeninin yüzde kaçını kazanabilir ya da yüzde kaçına ulaşabilirsiniz ki. Ya da böyle dar bir zamana sıkıştırılmış bir dönemde ne kadar başarılı olabilirsiniz ya da buna ne kadar bir samimiyet yükleyebilirsiniz ki.Durup düşünmek gerekir.Günümüz sisteminde, elbette parası olan siyasette borusunu öttürüyor. Ezelden beri devam eden bir gelenek, doğru mu hayır, isteyen herkesin siyaset yapması için olanakların elverişli, yarışında adil olması gerekir. Yoksa parası olan siyasette borusunu öttürür.Zaten şuan yapılan da böyle bir siyaset değil mi. Ve böyle yapılmasındaki temel amaçta parlamentoya gidip halka hizmet mi etmek, elbette değil. Ölçüyü kaçırıp uğuruna milyarları harcayan birisinde siz nasıl bir hizmet bekleyebilirsiniz ki. Geçmişte zaten bununu örneklerini gördük. Parlamentoya da belediyelere de seçilenlerin çoğu valla kendi kesesini doldurmanın kayısında. Öyle halka hizmet gibi bir kaygı peşinde koşan fazlaca kimseyi bulamazsınız.Bakın siz şu hale parlamentoda milletvekillerine sağlanan kıyak emeklilik, verilen katmerli maaşlar, yanında telefon, ulaşım, konaklama vs alanlardaki imtiyazlar saymakla bitmezken, bu ülkedeki asgari ücretliyi emekli maaşı ile geçinemeyen milyonlarca insanları, açlığı, işsizliği, işten çıkarmaları, özgürlüğe vurulan prangaları bir düşünün. Milletvekilleri bu gerçeklerin sizce neresinde. Umurunda mı dersiniz.Sonuç ortada…XXXSiyaset denince aklıma elbette bir dostumuz aklıma geldi. Emek Partisi’nde yıllarca il başkanlığı ve yöneticilik yapan işçi ve emekçi aynı zamanda bu kesiminde yakından tanıdığı isim Mecit Bozkurt. Siyaseti biraz daha aktif yapmak için HDP’ den aday adayı olan Mecit Bozkurt, bizim gibi emekçi birisi. Elbette onunu bu girişimi bizleri sevindirdi. Samimi ve dürüst yapısı, mücadeleci kimliği ile takdir toplayan Bozkurt, her ne kadar halk kendini tanısa da, seçim çalışmalarını tabana kuvvet diyerek, yine o mücadeleci ruhu ile sürdürüyor. Bravo valla, sn. başkan Mecit Bozkurt’a. Herkesin her zaman ulaşabileceği rahatça konuşabileceği, sorunlarını paylaşabileceği, kaygısız, korkusuz, endişesiz yola gidebileceği samimi bir dost. Böyle isimler aslında o parlamentoda olacak ki, oraya halkın meclisi diyebilesiniz. Ama şimdi TBMM’ye böyle bir tanım yakışmıyor. İnsanları aç-susuz, işsiz, iflasların peş peşe geldiği bir ülkede parlamentodakiler katmerli maaşları almak ve kendi rahatlıklarını korumaya yönelik güvenceli yasal düzenlemeler çıkarmak için koştururken emekçilerin halinde elbette habersizler.Bu yapının da, anlayışında derhal değişmesi gerekir. Hani ‘komşusu açken tok yatan bizden değildir’ deniliyor ya bunun sözde değil özde söylenmesi ve uygulanması gerekir. Yetim hakkı yemiyorum deyip de çöpüne kadar yenilen bir anlayışta elbette böyle bir samimiyet bulamaz, hatta göremezsiniz.Ama nerde şu mevcut parlamentoda böyle bir samimi duruş!