.
Gezi Parkı eyleminin 1. yıl dönümünde halkı uğruna ölen tüm yurttaşları burada bir kez daha saygı ile anarak yazıma başlamak istedim. Gezi parkı eylemleri ile ilgili arkadaşlarımız yeteri kadar yazdıkları için şu modern kent dediğimiz Gaziantep'teki eksikleri, sorunları, sıkıntıları gözlemleyebildiğim kadarı ile sizlerle paylaşmak istedim. Çünkü bu kenti 2002 yılından buyana hep aynı siyasi anlayışta insanlar yönetiyor. Gaziantep'te metropol kimliğe yakışmayan görüntüler ne zaman azalır diye düşünüp duruyoruz. Her zaman vurguladığımız gibi trafik sorunu, her yerin beton yığını olması ağacın ve yeşilin hunharca katledilişi ve devamında oksijen sıkıntısı, hava kirliliği hepsi bu kentin önemsenmesi gereken sorunlar. Yalnız bunlar mı, şehir merkezindeki kaldırım ve yolların bir çoğunun kırık dökük olmasının yanında daha da üzücü olanı engelli yurttaşlar, hiç mi hiç hesaba alınmadan yapılan kaldırım ve yolların rezaleti var olan kirliliği daha da belirginleştiriyor. Bedensel ve görme engelli yurttaşların o tehlike dolu kaldırımlarda yürüdüğünü seyreyleyin valla insanın vicdanı sızlıyor. Bunların birde toplu taşıma araçlarına binip inme rezilliklerini bir görün dayanabilirseniz eyvallah... Modern şehirler için bunları söylemek elbette üzücü, fakat söylemek, yazmak, dile getirmek bizlerin görevi olsa gerek. Aslında her yurttaş duyarlı olursa böyle yanlışlar eksikler kısa sürede giderilir yani düzeltilir. Onun için neme lazımcı olmayıp soran ve sorgulayan bir toplum olursak, geleceğin çok daha sağlıklı kurulmasına katkı sunmuş oluruz. Şehir merkezi dahil bir çok yerde yüksek katlı beton binalar hava sirkülasyonuna engel olduğu için şehirde hava kirliliğini adeta tetikleyen nedenler arasında olduğunu artık her yurttaş gözlemleyebiliyor, fakat yerel yönetimlerin çözüm üretmemesi giderek kangrenleşen bu soruna dur dememesi, kaygı taşımaması üzücü değil mi ? Çevrenize şöyle bir bakın özellikle Gaziantep merkezinde hem de valilik ve belediyelerin emniyetin çevresindeki binaların, iş merkezlerinin altlarına. Bu binalar inşa edilirken projelerde yer alan çekme mesafeler yani boş bırakılan alanlar daha sonra işletmeciler tarafından katlediliyor. Bu çirkinliği gördüğümüzde 'Bu şehir bu kadar mı başı boş, bu kadar mı sahipsiz' demek geliyor insanın içinden. Düşünün şehir halkını yok sayan, güzelliği yok sayan rantiye ruhlu, bencil kimi işletmeciler önce dükkanın önüne masa sandalye atıyor, sonra takım tezgah kuruyor daha sonra orayı komple sahiplenerek bir baraka kondurup cafe, restaurant türü işletmecilik yaparak hem binanın projesini çiğniyor, hem çevre görüntüsünü çirkinleştiriyor, hem yaya trafiğinin daha da sıklaşmasına neden oluyor.Öyle doyumsuz bir toplum ki, başkalarının haklarını rahatlıkla yok sayan bir kirli anlayış ile birlikte neme lazımcılıkta hızla gelişiyor. Allah duyarlı olanların sayısını arttırsın da bu rezalete izin verilmeye diyorum. Şehirde sorunları yazmakla bitirmek mümkün değil , sanki bu şehrin alın yazısıymış gibi yıllardır hep aynı sorunlar, bir türlü bitmek bilmiyor hatta her yıl giderek kangrenleşiyor.