Artık televizyonumu sabah saatlerinde açmıyorum. Sanırım yaşımın yeteri kadar ilerlemesinden kaynaklı. Yoksa insan yanımın ağır basmasından diyeceğim.Her sabah televizyonumu açtığımda son dakika gelişmesi olarak verilen şehit sayılarına dayanamaz oldum.Yaşım 55. Bu yaşıma kadar en yakınlarımdan başlayarak birçok ölüme şahit oldum. Hatta yakınlarım içinde en çok sevdiğim insan, kardeşim Cevdet bile kollarımda öldü. Henüz 40 yaşında idi. Annemde eli elimde ölenlerden. Başka yakınlarımı saymaya gerek yok. Dayandım bu ölümlere. Hayatın gerçeği olarak gördüm her zaman.Yakın çevremden, akrabalarımdan daha kaçının ölümüne tanık olacağım bilemem. Sanırım ölümü normal koşullarda olanlara bundan öncekilerde olduğu gibi yine dayanırım.Ama hiçbirinin yüzünü daha önce görmediğim, tanımadığım ve yakınım olmayan o gencecik insanların ölüm haberlerine dayanamıyorum işte. Çoğunun yaşları benim çocuklarımın yaşından küçük. İçlerinde yeni baba olanlar var. Daha birkaç gün önce nişanlanmış olanlar, birkaç ay önce evlenenler var.Her biri ülkenin başka bir bölgesinden, başka bir şehir veya köyünden gelmiş. Çoğu vatan görevi diye zorunlu askerliğini yapmakta. Bir kısmı başka bir iş bulamadığından polis, uzman erbaş, subay veya ast subay olmuş.Vatan görevi diye dağlara bayırlara vuruyor kendini. Kimi kahpe tuzaklarda, kimi sinsi pusularda can veriyorlar. Bizler bu ülkede huzur içinde yaşayalım diye. Bizler barış içinde yaşayalım diye kendini ölüme atanlar vardır içlerinde.Anaları, babaları, yavukluları, yavruları yani geride bıraktıkları en sevdiklerini bir daha göremeyeceklerini bilerek. Onların birçoğunun gözyaşlarının ömür boyu akacağını bilerek. Ölümün anlamsızlığını bilerek ölüme gidiyorlar.Hatta içlerinde kimileri aklına ölümü bile getiremeyecek kadar gençler. Hayatın normal akışı içerisinde ölümün kendilerine daha çok uzak olduğunu düşünüyorlardır.Evet, Türkiye’nin her gün birçok evine ölüm ateşi düşüyor. Feryatlar yürekleri dağlıyor. Birçok televizyon kanalında yarım kalan hayatlarından kesitler veriliyor. Geride bıraktıklarının sarıldıkları tabutları sıralanıyor musalla taşlarına.Cenaze namazlarında saf tutan devlet yöneticilerimizin yüzündeki (bana göre sahte) acıları yansıtılıyor görüntülere. Yüreği yanık aile bireylerinin çoğu ilaçlarla yarı uyuşturulmuş vaziyette. Uyuşturulmamış olanların feryatları bile gizleniyor. İktidar aleyhinde bir laf söyleyebileceğinden şüphelenilenler ise kalabalıkların en gerisine itilmiş ve bazılarınca da çembere alınmış oluyor çoğu zaman.Ama hepsinin ortak bir yanı var. Baktığımız o tüm görüntülerde ya bir köy evi ya bir gecekondu, damından aşağı bir bayrak sarkıtılan.Bu ülkenin varsıllarının bedel ödeyerek kaçtığı vatan görevini yerine getiren bu gencecik insanların kaderi gibi gösterilen bu ölümlere yazacak şey bile kalmadı aslında.Allah bu ölümlerin sebebi olanlara göstersin aynı acıları diyeceğim ama dilim varmıyor.Fakat bu ölümler üzerinden siyasal rant devşirmeye kalkan iki yüzlü şarlatanlar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.Gerçek anlamda acılarını paylaştığım o masum ve mazlum ailelere sabır diliyorum.Yaklaşan kurban bayramınızı şimdiden kutluyorum. Yeni kurbanlar verilmeyen günler dileyerek…
ŞEHİT Mİ DEDİNİZ ?
.