.
Suriye'de yaşanan iç savaş sonrası ortaya çıkan muhalif örgütler, akan kan ve devam eden sığınmacı göçler Suriye sınırındaki şehirlerin güvenliğini tehdit etmeye devam ediyor.Sınırda yasal ve yasa dışı yollarla ülkeye giriş yapan sığınmacılar başıboş şekilde şehir, ilçe ve köylere sığınarak tehlikeli ortamlarda hayata tutunmaya çalışıyorlar. Ancak bu insanlar yerel halk içinde birer tehlike oldukları gözlemlenmektedir.Yaşanan, yada görülen bu tehlikeler nedeniyle tedirgin olan Gaziantep başta olmak üzere sınır şehirlerdeki yerli halktan bazılarının, son zamanlarda batı illerine doğru göç etmeye başlamış olması dikkat çekiyor. Göçler bunlarla da sınırlı kalmayarak buralardaki kimi yatırımcıların yatırımlarını durdurduğu yada daha güvenli şehirlere doğru kaydırdıkları da gelen bilgiler arasında. Yaşanan bu olumsuzluklar, devam eden ekonomik durgunluğa, yani krizlere eklenince bölgedeki hayat bugünden yarına doğru hiçte çekilir değil.Peki bu durumda kim kaybediyor...Başta bölge halkı değil mi. O zaman siyasiler bu soruna ivedi olarak parmak basmalı dediğimiz noktada yeni bir tehlike daha karşımıza çıkıveriyor. Bölge için böylesine önemli bir süreç yaşanırken, Suriye rejimine karşı alternatif oluşturulan geçici Suriye Hükümetine Gaziantep'in ortasında müstakil bir bina tahsis edilerek 2 milyon insanın hayatına hiçe saymak ne kadar insani bir uygulamadır. Suriye'den gelen sığınmacı yada misafirlere zaten kamplarda yer veriliyor, şehrin hemen her yerinde ikamet ediyorlar peki durum böyleyken, hedef olabilecek belli oluşumların şehir merkezine konuşlandırılması ne kadar insani olabilir.O zaman her Gaziantepli gibi bizimde bunu sorma hakkımız olsa gerek. Eğer illa da böyle resmi olmayan hükümet yada benzer bir oluşum için yer verilecekse bu şehirde 15-20 km uzakta bir yerde neden değil de, şehir merkezinde. Böyle bir strateji hata yapanlar, olası bir tehlikenin sorumluluğunu, vebalini nasıl kaldırabilir.ABD'nin kilometrelerce uzakta gördüğü ve Türkiye ile paylaştığı bu tehlikeyi bizler ne zaman görebileceğiz yada görme zahmetinde bulunabileceğiz. Olaya dost doğru bakacak olursak, bu iddiaları değerlendirip ivedi olarak çözüm üretmek yerine gizlemek, üzerini örtmek, yok saymak kime ne kazandıracaktır, bu zihniyetteki yetkili kişiler yatakta nasıl rahat uyuyabileceklerdir. Ve bu kişilerin, biran önce gereğini yaparak şehrin ortasında patlamaya hazır bomba misali bu oluşumda tehlikede şehir halkını kurtarmak gibi bir sorumlulukları, görevleri, insani duruşları ve kaygıları olabilecek mi...Durup düşünmek gerek, belki insanı yönleri ağır basabilir diye...Gaziantep'teki meslek örgütleri geçtiğimiz gün yukarıda sözünü etiğimiz Fevzi Çakmak Bulvarı üzerindeki bu tehlikeli binanın yani oradaki korsan oluşumun karşısında basın açıklaması yaparak, tepkilerini dile getirdiler. Geç kalmış olabilirler, fakat yerinde bir tepkiydi. Katılım yetersiz bir duyuru nedeniyle belki de azdı fakat şehir halkının dikkatini azda olsa çekmiştir. Aceleye getirilen bu açıklamanın ardından önümüzdeki günlerde şehirde, Fevzi Çakmak Bulvarında daha büyük eylemlerin, açıklamaların olabileceği de gelen bilgiler arasında.Bu şehirde yaşayan, kazanım sağlayan, hayat bulan, hayata tutunan herkesin şehrin ortasında konuşlandırılan bu tehlike merkezine karşı demokratik tavrını ortaya koyması kadar daha doğal ne olabilir ki. Hükümetin çıkarmaya hazırlandığı polis yasaları ile toplumu zaptı rap altına almaya çalışsa da bizlerde bu şehirde yaşayan olarak tepkimizi ortaya koyuyoruz ve kamu düzenini bozan, tehlikeye sokan, huzuru bozan tehlike yayan bu merkezin derhal şehir dışında bir yere alınmasını istiyoruz.Öyle süslü püslü laflar ile olayı geçiştirip, üzerini örtmeye kimse kalkışmasın, böyle süslü püslü laflara karnımız tok, ihtiyacımızda yoktur.Bu arada şehirde böylesine önemli bir sorun varken, Gaziantep'teki iktidar veya muhalefet partili milletvekilleri, belediye başkanları ve meclis üyeleri kısaca siyasiler ne yapıyor yada ne düşünüyor. Yazdığım şu insanlar ve yakınları da bu şehirde yaşadığına göre insanı ve vicdani bir duruş sergileyerek gereğini yapmaları için engel göremiyorum.Vekaletini aldıkları bu şehir halkına karşı hiç mi sorumlulukları yoktur. Şehrin sorunları ile ilgilenmek gibi bir görev ve sorumlulukları yok mu? Yaptıklarını yada yapacaklarını biran önce şehir halkı ile paylaşmayacaklar mı, yoksa üzerini örterek geçiştirecekler mi.
BASIN DEMOKRASİNİN OLMAZSA OLMAZIDIR NOT; Son olarak zaman Gazetesi merkezli bazı illeri kapsayan 31 gazeteci ve televizyoncu hakkında gözaltı kararı alınması demokrasiye vurulan bir darbedir. Çünkü basın demokrasinin olmazsa olmazıdır. Evet geçmişte Nedim Şener, Ahmet Işık, Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ve KCK adı altında alınan yüzlerce gazetecilere sırf görevlerin yaptıkları için mesleklerini icra ettikleri için yapılan yalan yanlış iftira dolu haberler ardından yasa dışı gözaltı ve baskıları da kınamıştık. Hatta bu gözaltılar sonrasında verilen hapis cezaları... Ancak o gün tüm bunlara sessiz kalan, cemaat yanlısı gazete ve televizyonlara yönelik bugün yapılan göz altıları ve baskıları da aynı şiddetle kınıyoruz. Gazetecilik kapsamında olduğu sürece.